Telefondaki ses Türk-İş'in önünden aradığını söylüyordu. Tekel işçisi idi. Eylemde olduğunu anlatıyordu. Özelleştirme stratejisine ilişkin son yazıma takılmıştı. Tekel sigara fabrikalarını alan yabancı grubun istihdam edeceği işçi sayısına ilişkin teklifini, özelleştirme işsizlerine sağlanan imkanları (iş kurma, meslek edindirme), özel sektöre geçmeyen işçilerin geçici bir süre tütün depolarına gönderildiğini, aslında kamuda iş garantisi sözü verilmediğini, sendikanın zamana oynadığını konuştuk. Bazılarına katıldı, bazılarına katılmadı. Beni, direniş çadırındakileri dinlemeye davet etti. Oysa ilk günlerde oradaki havayı zaten koklamıştım. Kendisini gazeteye davet ettim. "Üstüm perişan, sakallıyım" dedi ve gelmedi. Davetim hala geçerli. Çetin işsizlik şartlarında Tekel işçilerine önerilen formülün derde deva olmasa da yaraya merhem olacağını düşünüyorum. Ama ziyaretime gelir, beni ikna ederse onu da yazacağım.
Tabii bu arada doğu ve güneydoğunun özel şartları nedeni ile kamunun bir süre daha orada istihdam yaratmasının sosyal gereklilik olduğuna da inanıyorum. Ama o kadar!