Aslında her şey hemen hemen bitmek üzere. Zihni uyum da hazır. Sorun, zamanlamada!
Sözünü ettiğimiz konu artık yılan hikayesine dönen IMF ile olası Stand-By Düzenlemesi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sessiz ve derinden sürdürdüğü bu ilişki biçimini, birkaç ay daha canlı tutmaya çalışıyor. Zira, dışa vurulamayan zorluklar var. Ve bunların büyük bölümü sanıldığı gibi ekonomik de değil. Daha çok siyasi ve toplumsal nedenler.
IMF mutabakatını geciktiren faktörler kadar, yerli yersiz biçimde piyasalara verilen farklı mesajları da ele almak durumundayız. Anlaşmanın yakın tarihte yapılacağından başlayıp, gereksizliğini savunanlara kadar uzanan yelpaze, orta vadeli karar almayı güçleştiriyor. Maalesef Babacan da bu belirsizliği ortadan kaldıramıyor.
Kuşkusuz IMF olsa da olmasa da Türkiye'nin yol haritası belli. O yolun kilometre taşları ve varacağı menzil ise Orta Vadeli Ekonomik Program'da gizli. Lakin programın sürdürülebilirliği mutlak iç ve dış desteği gerektiriyor. Bu yüzden Babacan her fırsatta iş dünyası örgütlerine, "İyi bir şey söyleyemiyorsanız bari kötü bir şey de söylemeyin" demeye getiriyor. Kabul edelim ki Ocak 2009-2010 döneminde "IMF ile anlaştık anlaşıyoruz" vurgusu ile başlayan, ardından "Ön şartlarını kabul edemeyiz. Bizim orta vadeli hedeflerimizi destekleyecekse sıcak bakarız" ifadesine dönüşen bu süreç giderek sıkıcı hal aldı, inandırıcılığı zayıfladı.