Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Lozan Antlaşmasını, Montrö'yü ortadan kaldırmaya çalıştığına yönelik batı propagandasını anlarsınız.
Devletler sonuçta rakip.
Peki ya CHP niçin bu söyleme ortak oluyor? Kemal Bey ve hareketinin, ABD'ye gidip Senato'da Türkiye'nin Lozan dahil ne kadar anlaşma varsa çiğnediği yalanını anlatan Miçotakis yönetimiyle uygun adım yürümesinin sebebi ne?
Bakın Kılıçdaroğlu son olarak Lozan'ın bayram olarak ilan edilmesi için Meclis'e önerge vereceğini açıkladı.
İktidar bir süredir Lozan'ın şartlarının ihlal edildiğine dair uluslararası arenada tezler öne öne sürüp antlaşmaya en üst perdeden sahip çıkarken bu hamlenizle kime ne mesaj veriyorsunuz?
Öyle ya, tarihteki her antlaşma gibi Lozan'ı "Daha fazlasını alabilirdik" diye eleştiren vatandaşlar da var.
Bundan daha doğal ne olabilir?
Ne var ki siz ülkede "Lozan'ı yok sayan, inkar eden, çiğneyelim diyen" bir tehdit mevcutmuş, ortada bir tehlike varmış gibi batının söylemine destek olan ucuz bir popülizme sarılıyorsunuz.
Lozan'ın 99. yıl dönümü nedeniyle mesaj yayınlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan daha dün dünyaya şöyle seslenmedi mi:
"Son dönemde özellikle Yunanistan tarafından Türk azınlığın hakları başta olmak üzere (Lozan) antlaşmada kayıtlı şartlar yok sayılmakta veya bilinçli bir şekilde aşındırılmaktadır. İyi komşuluk ilişkileri ve antlaşmaya sadakat ilkesiyle bağdaşmayan bu durumu, ülkemizin kabul etmesi mümkün değildir. Türkiye 2023'e, Lozan Barış Antlaşması'nın ve Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına doğru emin adımlarla ilerlerken, bölgesel ve küresel meselelerdeki etkin konumunu da pekiştirmektedir. Lozan Barış Antlaşması'nın 99'uncu yıl dönümünde, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'i, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi saygı ve minnetle yad ediyorum."
"Ege'de Türkiye'nin ne işi var" diyebilen emekli bir diplomatı ya da Sezgin Tanrıkulu'nu olası iktidarınızda dışişleri bakanı atamayı düşündüğünüzü biliyoruz.
Bu yüzden "Lozan'ı, Türkiye'nin çıkarlarını azıcık önemsiyorsanız" falan demeyeceğim elbette... Ama hiç olmazsa arada antlaşmayı delen Yunanistan'a da göstermelik bir iki laf edin de millete kendinizi güldürmeyin.
Korkmayın, AB ve ABD'deki velinimetleriniz yanlış anlamaz.
***
NAU NAU
Nau nau isimli, üzerine remixler yapılan bir röportaj videosu elden ele geziyor...
Ekonomiyle ilgili görüşleri sorulan tanımadığımız bir kadın tekerleme olan şu cümleleri kuruyor:
"Minübüse biniyorum on tane zenci... Ben diyorum kalk... Ben oturayım diyorum.. Bana nau nau diyor. Yav kalk ben oturayım diyorum. Yok diyor nau nau"
Kadının konuşmasından "turist" mi "yerli" mi tam anlaşılmıyor. Ama bu ev sahibi pozlarına bakılırsa buralı.
Lütfen Youtube'da bulup izleyin.
Vaktiniz yoksa, tasfir etmeye çalıştığım "halin" şiddete dönüşme potansiyelini Sabah'tan Seda Nur Günaydın'ın aşağıdaki haberinden de rahatlıkla görebilirsiniz...
Türkiye tatil için gelen İspanyol gazeteci Llius Miquel Hurtado ve eşi Taksim civarında bir grupla karşılaşıyorlar. Bir anda İspanyol gazeteciye hakaretler yağdıran grup, iddiaya göre içinde bulundukları arabadan Hurtado'nun eşine sigara izmariti atıyor. Sonra da adamı dövüyorlar.
Meslektaşımız, "İstanbul'da 3 Türk tarafından hayatımın dayağını yedim. Bizi Afgan ve CIA ajanı olmakla suçladırlar. Ama beni yine Türk gençleri kurtardı. Onlara minnettarım" diyor.
Evet, nau nau'nun şakası yok...
Gülelim diye söylemiyorum zaten.
Ümit Özdağ, Meral Akşener başta olmak üzere bu lümpen yabancı düşmanlığı dalgasını kışkırtan tüm popülist siyasiler duysun diye yazıyorum.
Bu utanç onların eseridir...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz