Geçen Tıp Bayramı'nda, bir hekimin "Beni dövdü" iddiasıyla medyada linç edilen, hayatı kaydırılan uzman çavuşu hatırlıyor musunuz?
Ben hatırlıyorum.
Hakkında "Şimdi de hekimin beyanı esastır mı çıktı" diye bir yazı yazmıştım. Uzman çavuşun ameliyat olduğu hastaneden protestolar, ıslıklar, yuhalamalar eşliğinde taburcu edilmesinin "vahşice" olduğunu söylemiştim.
TTB'si falan yine çok kızmışlardı.
Daha sonra Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşanan olayın kamera görüntüleri ortaya çıkmıştı...
Saldırganın, hastaneye sancıyla başvuran hasta asker değil, "Darp edildim" diye şikâyette bulunup kamuoyunda infiale yol açan doktor olduğu açıkça görülüyordu!
Bir kişi de çıkıp "Özür dileriz, genç bir adamın hakkını yemişiz, lince ortak olmuşuz" demedi...
Haklısınız, toplu halde bir şeyi sevmeye ya da ondan nefret etmeye alışmış kalabalıkların her zamanki ahmakça hali işte...
"İyi niyetle" izah edilen bir bencilliğin, lakayıtlığın tezahürü.
Neyse...
O günlerde bu kumpasçı, peynir ekmek yer gibi yalan söyleyebilen arkadaşın "düz bir yavşak" olduğuna kanaat getirmiştim.
Ama soğukkanlılığı, samimiyetsiz sırıtışı, dünyadan bihaber mağdur tavırları sanki "daha fazlası olduğunu" ve meselenin "şahsi husumetten" kaynaklanmadığını söylüyordu bana...
Yoksa yine her kılığa girme ve takiye eğitimi almış bir profesyonelle mi karşı karşıyaydık?
Dün gelen bir haber, kafamdaki belirsizliği giderdi. Gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla hastasına komplo kuran hekim, FETÖ soruşturmasından açığa alınmış.
Her gördüğünüz sakallıyı dedeniz, üniformalının beyanını da esas sanmayınız.
Samimiyetinizi, insani zaaflarınızı istismar etmek, sorunlarınızı araçsallaştırıp sizi karamsarlığa, umutsuzluğa sürüklemek için 7/24 örgütlü şekilde çalışan binler, on binler olduğunu aklınızdan çıkarmayınız.
Sayıları, seviyeleri ne olursa olsun "aynı yerden ısırılmamaya kararlı" milyonlar karşısında hiçbir başarı şansları yok, o ayrı konu...
***
15 TEMMUZ'DAN 4 AY ÖNCE DEMİRTAŞ DİYOR Kİ...
4 Mart 2016 tarihli bir haber. Dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Washington Post'tan David Ignatius'a açıklamalarda bulunmuş.
Telefon bağlantısıyla gazeteye röportaj veren Demirtaş iddialı şekilde "Türkiye'de yaz aylarında bir iç savaş çıkabilir" demiş...
"Birçok Kürt ve Türk ölebilir ve bu durum bir etnik savaşa yol açabilir" diye uyarmış.
Evet, 15 Temmuz işgal amaçlı askeri darbe girişiminden 4 ay önce.
O gece FETÖ'cüler Batı'da kalkışmadayken PKK'nın da Doğu illerinden hareketlendiği ancak Kandil'in daha sonra pasif pozisyon almakta karar kıldığını biliyoruz?
Acaba Demirtaş, öngörüsünde bu süreçten mi bahsediyordu?
Ve bunları ABD'ye niçin anlatıyordu?
HDP için böyle bir kara senaryoda "görev" mi istiyordu?
Nasıl bir kirli pazarlığın içindeydi?
HDP eş başkanları halen görevde olduğu halde bugünlerde "önderlik" gibi racon kesen, cezaevinden sık sık tweet atan Demirtaş anlatsa da öğrensek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz