Dün de bir arkadaşım Sağlık Bakanı'nın açıklamasını atmış. Yetişkin nüfus içinde hiç aşılatmamışların oranı "yüzde 8 bile" değilmiş.
Yüzde 92'ye dahil yetişkin arkadaşım, haberin altına da "Marjinalliğe devam mı? Gel direnme, aşını ol" notunu iliştirmiş.
Çoğunluğun dışında kalınca huzursuzluk hisseden bir yapım yok...
Ne var ki politik ve ekonomik bir mesele olarak gördüğüm pandemiyle ilgili şüpheci yaklaşımımın "marjinal" olduğunu düşünmediğimi de söylemeliyim.
Bence asıl sıradışı tavır, açık havaya ağzını bezlemeden çıkamamayı, sokağa çıkma yasaklarını, test angaryasını, sıvı dayatmasını, seyahat yasağını sorgulamadan paşa paşa kabul etmek, hatta bu hayatın "bağımlısı" olmak, normal yaşantısına devam edeni "tehdit" olarak algılamak.
Şaşırtıcı olan, şüphe uyandıran da yüzde 8'in "bir dakika" demesi değil, 92'nin resmi pandemi söylemine bir anda ikna olması.
Siz söyleyin, bugüne kadar halkımız ve dünya halkları hangi hayati konuda böylesine ezici şekilde konsensüse vardı?
Yüzde 50'nin kara dediğine yüzde 50'nin ak dediği bir ortamda bu rekor uzlaşı, sistematik bir propagandadan başka neyin eseri olabilir?
Bundan sonra denize çöp atalım mı atmayalım mı diye sorsanız, "Tabii ki atmayalım" diyecek yüzde 92'yi bulmazsınız.
Evet, estağfurullah marjinal sizsiniz.
***
TAKMALI MI TAKMAMALI MI?
Ne zaman pandemi politikalarıyla, sıvılarıyla, izolasyon tedbirleriyle ilgili yazsam, şüphelerimi, sorularımı dile getirsem kimi okurlar bıyık altından söyleniyor:
"Abi sen de taktın ha..."
E tabii bir dönem kışlaya dönmüş hayatımızı düşününce ve o günlerde indirilen şartelin bugün tüm dünyayı ekonomik sarsıntıya sürüklediğini, doğal dengeleri bozduğunu yaşayarak gördükçe "Boş geç" diyemiyorum haliyle...
Görüyorsunuz, sonbahara doğru yeniden kapanma için, işlevsel olmadıkları bilimsel olarak kanıtlanan tedbirler usul usul hayatımıza sokulmaya çalışılıyor.
Gaipten "Yeni bir Kovid- 19 dalgasının ayak seslerini net duyduğunu" söyleyen Hürriyet'in doktor başyazarı Osman Müftüoğlu da yaza uygun kırk faktör ve şık yasak önerilerini yazmaya başladı.
Sonra gelsin, "yeni dalga" paniğiyle hapşıranların bile yönlendirildiği hastanelerden kuyruk, kavga dövüş görüntüleri...
Eskiden, "normalken" olduğu gibi mevsimsel gribi evde atlatacak insanlar korkuyla, riskli kişilerle temas edecekleri hastanelere test için koşturuyor.
İlaçla yedi günde ilaçsız bir haftada geçecek gribini resmi olarak kaydettirmek uğruna, yaz tatiliydi, grevdi derken zaten eksik kadro çalışan anası ağlayan hekimlere, sağlık personeline envai çeşit virüs taşıyor.
Evet, kolektif bir delilik pandemisi bu...
Korkuyla bulaşıyor.
Sahne de roller de aynı
Çin'den yine "Kovid temaslı kişilerin saklandığı şüphesiyle en az 84 evin kapısı kırıldı/BBC" türünden haberler tam zamanında geliyor...
Bence siz de kafayı insanlığa, özgürlüklerimize, cebimizdekilere takanlara ve "Sen kafana çok da takma" diyenlere biraz kafayı takmalısınız.
Kim mi onlar?
Başka bir hekimimiz, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta sizin için özet geçiyor:
"Akciğerlere inmeyen, üst solunum yollarında kalan virüsün etken olduğu vakaların 40 misli artması hayra alamettir. Adeta tüm dünyaya koruyuculuğu çok yüksek, komplikasyonları az-hafif bir aşı bedava dağıtılıyor demektir. Varsın, birileri de hâlâ varyant aşısı çıkarmakla uğraşsın."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz