Dün İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu partililerle eylemdeydi... Atatürk Havalimanı'nın yerine millet bahçesi yapılmasın diye haykırıyordu.
Ne var ki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2018 yılında CNN Türk'e verdiği röportajda Kaftancıoğlu'nun "ihanet" dediği projeyi dört elle sahiplenmişti...
Atatürk Havalimanı'nın yerine millet bahçesi yapılması projesinin kendisine ait olduğunu, planları bile hazırladıklarını söylemişti. Hatta hükümetin telefonlarını dinleyip projeyi kendisinden çaldığını bile iddia etmişti.
2013 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan bu projesini söyleyince, "Ciddi misiniz Sayın Başbakanım. Yani orada konut monut olmayacak mı? Allah razı olsun. Söz mü? Siz verirseniz tamamdır" diyerek çocuksu heyecanını gizlemeyen Fatih Altaylı dün şu satırları yazmıştı:
"İyi de perşembenin gelişi çarşambadan belli iken siz neredeydiniz! Niye daha önceden kıyameti koparmadınız? Niye aylar, haftalar öncesinden bunu engellemeye çalışmadınız!"
Evet, ağaç bahanesiyle şehirlerin yakılıp yıkılmasına alkış tutan çevreler bu kez park yapılmaması için "intifadaya" çağırıyorlar... Yine saçmalıyorlar, kendilerini inkâr ediyor, hepimizi de aptal yerine koyuyorlar.
Bir yandan da Kemal Bey'in cumartesi günü Maltepe'de düzenleyeceği "Kaftancıoğlu konulu" mitingi için bir gerginlik malzemesi arıyorlar.
Ne var ki hükümet cephesi net konuşuyor...
Dün A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'e konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bu alana 132 bin fidan dikileceğini, hiçbir şekilde imara açılmayacağını, ticari ünite yapılmayacağını söyledi. Bu alanda konserin yapılacağını ve bir pistin de açık kalacağını açıkladı.
Geriye ne kalıyor?..
"Atatürk'ün ismini kentten siliyorlar" diyerek insanların kafasını karıştırmak.
İstanbul'a Central Park misali dev bir yeşil alan kazandırarak tarihe geçecek olan hükümetin yerinde olsam, parkın adını "Atatürk Millet Bahçesi" koyardım.
Sonra oturur, Atatürk'le aldatarak yolunu bulanların halini seyreylerdim.
***
MASKELİ BALO
Maske zorunluluğu kaldırıldığı halde hâlâ açık havada maskeyle gezenleri gördükçe "Ne yapsınlar, korkuttular insanları" diye söylenmeden edemiyorum.
Ancak Gaye Kobal ve Selin Irmak Kaçmaz'ın hâlâ maske takan gençlerle yaptıkları röportaj bana farklı bir bakış açısı sundu.
Meğer maske, sivilcelerinden, ağzından, burnundan rahatsızlık duyan pek çok gencin imdadına yetişmiş.
Diş tellerini gizlemek için maske taktığını ve dışlandığını anlatan bir genç şunları anlatıyor:
"Bir an önce okullar kapansın ve bu yükten kurtulayım istiyorum. Kendimi çok çirkin hissediyorum ve bu yüzden arkadaşlarımla istediğim gibi yakınlık bile kuramıyorum."
Maskeyi ergenlik sivilcelerini gizlemek için taktığını söyleyen ve çıkaracağı için tedirgin olanlardan 19 yaşındaki bir öğrenci de durumunu şöyle anlatıyor:
"Sınıfta neredeyse herkes maske takmayı bıraktı ama ben devam ediyorum. Haliyle de arkadaşlarım biraz garip karşılıyor. Onlara 'Pandemi hâlâ devam ediyor' desem de buna kendim bile inanmıyorum."
Ne diyelim...
Gençlik başa bela.
Siz bilirsiniz, seviyorsanız yine takın... Ama bilin ki, temiz hava almanızı engelleyen, gün içinde cepte çantada kendisi bir mikrop yuvası haline gelen o sağlıksız plastikler cildinize, sağlığınıza zarar veriyor. Muhtemelen sivilcelerinizi de azdırıyor.
"Güzelliğin ağızda, burunda olmadığını" fark edeli çok olmadığı için de "Kendinizle barışın" falan gibi büyük büyük konuşmayacağım.
Ama samimi fikrimi soruyorsanız arkadaşlar...
Şu hayatta çok az şey, "aşırı ihtiyatlı" görüntüsü veren birinden daha itici olabilir, o kadarını söyleyeyim.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz