Ortada Habertürk'ün anchorman'i, ışık hızıyla kanalın yayın yönetmenliğine kadar yükselen Veyis Ateş'le ilgili çok ciddi iddialar var.
Firari konumda olan işadamı Sezgin Baran Korkmaz, gazetecinin yurda dönüşüne aracılık etmek için kendisinden 10 milyon Euro rüşvet istediğini öne sürüyor.
Üstelik bu iddiaları kamuoyuna duyuran, Ateş'in çalıştığı Habertürk'ün yetkili abilerinden Fatih Altaylı.
Söz konusu işadamı, Sedat Peker'in Veyis Ateş'i işaret etmesinin ardından saniyesinde mevzuya dalan Altaylı'yı aramış. Normalde tanımadığı numaralara asla bakmadığını söyleyen Altaylı da Avusturya'daki yeğeni sanıp açmış ve her şeyi tesadüf eseri bir bir öğrenmiş.
Korkmaz ayrıca, "ablam" diye bahsettiği Habertürk yazarı Sevilay Yılman'ı da arayarak rüşvet iddialarını kanıtlayan bir ses kaydı dinletmiş.
Zaten bu söylentileri eskiden beri duyduklarını söyleyen Yılman, dinlediği diyaloğun ardından ikna olduğunu ve konuyu vakit kaybetmeden hemen patronlarına aktardığını anlatıyor.
Bir süre önce izne ayrılıp ortadan kaybolan Ateş ise hâlâ çıkıp da tek bir kelime etmedi. Neyi bekliyor anlayabilmiş değiliz.
Ancak, rahmetli bakanlarımızdan Güneş Taner'le patronu adına aracılık pazarlığı yaptığı telefon konuşmalarının kayıtları Youtube'da duran Ertuğrul Özkök ve çağdaşlarının hâlâ sağa sola etik dersi verebildiği bir mecradan bahsediyoruz.
Bugün patronunu rahatlatmak için mesai arkadaşına ateş eden Altaylı'nın, Aydın Doğan'ın Hürriyet'inde Turgay Ciner'e çakmaktan sorumlu yazar olduğu günleri hatırlamaya da yaşım müsait.
Dolayısıyla bu iddialar doğru çıkarsa şaşırmam.
Peki Habertürk yazarlarının Veyis Ateş'le ilgili daha önce de kulaklarına çalınan bu iddialarından patronlarının haberdar olmaması mümkün mü?
Kısa bir süre önce Yeni Şafak grubunda çalışan, TVNet'te pek de parlak olmayan programlar yapan Ateş'in bir anda Habertürk'ün ekran yüzü olmasının sırrı ne?
Görünüşünden konuşmasına kadar her şeyinin değişmesini şaşkınlıkla izlediğimiz Ateş'i Habertürk'te cilalamaya alan gücün, gruptaki Altaylı kliği olmadığı ortada.
O halde Ateş'in gruptaki velisi, Ciner Medya'da Altaylı'yla iktidar savaşı yürüttüğü bilinen Kenan Tekdağ olmalı.
Ya da gruptan başka bir gölge mi?
Konuşsalar da bugün mesai arkadaşlarınca "Zaten hükümete yakındı" diye linç edilen Ateş'i, bir anda muhalefetin gizli kalesi Habertürk'ün başına getirecek kadar güçlü referansları öğrensek.
Gruplarında ortaya çıkan skandalla etik adına çok ilgilenen Habertürk yazarları, Ateş'in suskunluğundan yakınacaklarına yanı başındakilere bu soruları sorabilirler değil mi?
Zira kamuoyunun aradığı asıl cevaplar orada gibi.
***
MORALLER SIFIR, SIFIR, SIFIR...
Geçen gece, daha önce kendilerine göz kırpan Biden'dan NATO zirvesinde ufak bir sinyal dahi alamayan muhalefet isyanlardaydı.
Üstüne üstlük bir de Erdoğan ve Biden görüşmesi, Nevşin Mengü saatiyle söylersek "girdisi çıktısı 1 saat 30 dakikayı" bulmasın mı... Biden "Türkiye ile ABD arasında gerçek bir ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum" demesin mi?
Moraller hepten çöktü...
Hasip Kaplan'ın zirve sonuçlandıktan sonra attığı tweet'i, bahsettiğim ruh halini çok iyi yansıtıyor:
"Zirvenize Zırlamanıza Zırtlarınıza. Artık Yeter Kimsenin Tahammülü kalmadı..!"
***
EFSANE GAZETECİ...
Aşılamada rekor üstüne rekor kırılıyor...
Dün de sosyal medya, uzun aşı kuyrukları oluşturan vatandaşların görüntülerinden geçilmiyordu.
Bu yoğun talebe rağmen haftalardır hayali bir "aşı karşıtları" umacısından bahsedip "zorunlu aşı uygulaması gelsin" diye tepinenler, ortamı terörize edenler de yavaş yavaş pes ediyorlar.
Çok değil iki gün önce Ahmet Hakan köşesini Türkiye'nin en büyük problemi olarak gördüğü bu safsataya ayırmıştı.
Yazarımıza göre, randevu alıp da aşılanmaya gitmeyenler organize hareket ediyorlardı. Tehlike o kadar büyüktü ki, Hakan salon demokratı kişiliğinden taviz vererek "laftan anlamazlar" dediği bir kısım vatandaş için polisiye tedbirlerin devreye sokulması çağrısı yapıyordu.
Dün baktım, insanları evlerinden aldırmayı teklif eden aynı Ahmet Hakan, bir gün önceki gerekçelerine "efsane" diyor. Aynen şöyle yazmış:
"Randevu alıyorlar, gitmiyorlar efsanesi çökmüş durumda."
Tabii ne bir özür ne de ufacık bir mahcubiyet var. Sanki bu "bir günlük efsaneyi" uyduran kendisi değil de Homeros.
İlahi Ahmet Hakan...
Çöken senin dün söylediğini bugün yalanlayan ve dönüp de ufacık bir özeleştiri vermeden yaptığın efsane gazeteciliğin, anla artık.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz