Gazeteler heyecan yaratmıyor diyenler halt etmişler...
Resmi Gazete'nin cuma gece yarısı baskısı, yatağa gitmeye hazırlanan Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
Zira gazetede Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Türkiye'nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden çıktığının ilanı vardı.
Twitter çarşısı karıştı tabii...
Bir yanda bu kararı alkışlayanlar, öte yanda isyan edenler...
Ben bildiğiniz üzere sözleşmenin iptalini doğru bulanlardanım.
Çünkü şiddetin cinsiyete özgü bir sorun olmadığı fikrindeyim... Yıllardır, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bireyin bedensel ve ruhsal bütünlüğünü koruma hakkını etkili biçimde sağlamayı taahhüt eden ceza yasalarının çözüme katkı yapacağını söylüyorum.
Kadına karşı şiddeti engellemek amacıyla taraf olduğumuz söylenen bu anlaşmanın da istismara çok açık olduğunu görüyorum.
"Kadının beyanı esastır" gibi popülist söylemlerin, hukuk önündeki eşitlik ilkesini erkeğin aleyhine çevirdiğine dair pek çok somut örnekle karşılaşıyorum.
Kaldı ki pek çok AB üyesi ülke ve İngiltere de söz konusu sözleşmenin kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemenin ötesine geçip, kadın ve erkek arasındaki cinsel farklılığı ortadan kaldıracağı, aile tanımının farklılaşacağı gerekçesiyle metni reddetmiş durumda.
Peki, kadınların bu işe tepkisi ne oldu?
Bugün köşeyi eş durumundan listemize giren bir istisna hariç onlara ayırdım.
***
NEVŞİN HANIM, KİM BU 'MORARDINIZ MI' YAZAN?
Dün Twitter'da en çok konuşulanlar (TT) listesinin başında "morardınız mı" etiketi vardı. On binlerce tweet atılmıştı.
Belli ki İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olan çevreler nispet yapmak için böyle bir slogan buldular diye düşündüm.
Kim tartışmayı bu sığlıkta tartışıp "morardınız mı" etiketiyle yorum yapmış diye yazılanları incelemeye başladım.
Bir türlü bulamadım.
Sadece tepkiler vardı.
Binlerce RT alan gazeteci Nevşin Mengü'nün şu tweet'i gibi:
"#Morardınızmı diye de bir hashtag açmışlar. Bunlar hak, hukuk değil; rövanş peşindeler. Bitmeyen bir öç alma, bitmeyen bir kendileri gibi düşünmeyeni, olmayanı ezme, yok etme hırsı içindeler. İyi, güzel ne varsa yok olsun, bir tek kendileri kalsın istiyorlar."
Nevşin Hanım "bunlar" dediğiniz gizemli kişileri bilmiyorum ama eleştirdiğiniz "morardınız mı" etiketi Twitter'da sizin sayenizde yayılmış gibi duruyor.
Bilmem farkında mısınız?
***
SAKİN OLUN DA!
Karadeniz şivesi taklidi yapmadığı zamanlarda gayet sempatik olan oyuncu Şevval Sam tartışmaya bodoslama girenlerin başında geliyor.
Twitter'da, sonuna bir yumruk ve beş yıldırım emojisi eklediği mesajında şöyle diyor Sam:
"Haydi, herkes dövüş sporlarına yazılsın! Ortaçağ'a dönüyoruz. Orman kanunları geçerli artık."
Hayda...
Şevval Hanım anamızdan İstanbul Sözleşmesi'yle doğmadık ya... Tartışılan metni 2014 yılında kabul ettik. Ve bu tarihten önce polise yansıyan vaka sayıları da sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihe göre çok daha iyi.
Ayrıca erkek türü olarak kadınlara saldırmak, eziyet etmek, öldürmek için sözleşmenin sonlanmasını beklediğimize gerçekten inanıyor musunuz?
Erkek doğduk diye potansiyel cani, manyak mı sayıyorsunuz bizleri?
Böyle ayrımcılık olur mu?
***
İSMAİLCİM, HAYIRDIR PEK SESSİZSİN
Aslında bu bölümü de AK Partili feministleri temsilen, KADEM'in müdavimlerinden Avukat Kezban Hatemi'nin tepkilerine ayırmayı düşünmüştüm.
"Kadının beyanı esastır" teorisini, kadına karşı şiddet davalarındaki ünlü erkek müvekkilleri için nasıl kullandığını konuşmak istiyordum.
Ama boşandığı eşine şiddet uyguladığı iddiasıyla yargılandığı davada kendine Hatemi'yi avukat tutan gazeteci İsmail Küçükkaya'nın sessizliği daha çok ilgimi çekti.
En azından 2014 yılında attığın "Şiddete uğrayan kadını değil; şiddet uygulayan erkeği teşhir etmeliyiz" tweet'ini RT etseydin be dostum.
Pazartesiye kadar seni idare ederdi.