Koronavirüs vatandaşın ortak gündemi. Diğer tüm konular talileşti.
Ancak Ayşenur Arslan gibi ekranlardan nefret seanslarına devam edenler var.
Geçen sabah da daha önce memleketteki AK Parti seçmenini "Yunan gibi İzmir'den denize dökmekle" tehdit eden bir ruh hastasını programına almış.
Adam da ne desin, tutmuş koronavirüsü Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlamış:
"Kalkıp da üçüncü havalimanını ben yaptım deyip açıyorsa kardeşim bu salgının sebebi de sensin!"
Belli ki "Ne yapsak da evine kapanan insanların siyasi nefretini diri tutsak" diye kafa yoruyorlar ve sonunda da böyle inciler dökülüyor ağızlarından.
Ne diyelim...
Başardılar da. İstediklerini fazlasıyla aldılar. Sosyal medyada yemedikleri kalay kalmadı.
Tepki gösterenler arasında bu vasatlığı hak etmediklerinden yakınan Halk TV seyircilerinin olduğunu da ekleyelim.
***
Havada nefret kokusu varsa başka üşüşenler de olacaktı elbette.
Uzan zamandır sesini soluğunu işitmediğimiz
Enver Aysever sosyal medyadan depara kalktı. Hesabından bir karikatür paylaştı.
Karikatür dediğime bakmayın... "Asıl sorunun" koronavirüs değil Müslümanlar olduğunu anlatan
kemiksiz bir nefret söylemi örneği...
Alın, üzerinde hiçbir oynama yapmadan Avusturyalı ırkçı Haider'in partisinin binasına asın, sırıtmaz.
Aysever hakkında
"halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama" suçundan dava açılmış.
Kamuoyundan gelen yoğun tepki kendisini
tatmin etmiş midir, evde otururken canının sıkıntısını biraz olsun hafifletmiş midir bilmiyorum. Ama sonucundan hiçbir şey çıkmayacağını tahmin ettiğimiz bu soruşturmayı
cv'sine çoktan eklediğine eminim.
Korona günlerinin kısa kâr'ı.
***
Korona günlerinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de zor geçeceği anlaşıldı.
Sonucunda gündelik yaşam pratiklerimizin bile değişeceği bu sıkıntılı süreci mümkün olduğunca az zararla atlatmak için alacağımız ilk tedbir
nefret simsarlarını kendi başlarına bırakmak olmalı.
İnsanların uzun zamandan sonra, bir arada yaşadıklarını iliklerine kadar hissettikleri böylesine bir süreçte
ayrılıkları körükleyenler için daha ağır bir ceza olmaz.
Kaldı ki Gandi'nin dediği gibi,
nefretleri yüzünden olmasa bile nefretleri tarafından er ya da geç zaten cezalandırılacaklar.