ABD, atom bombasını komünistlerden önce bulup Japonların üstünde deneyerek İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yenidünya düzeninin başına geçti.
Ardından, yanına aldığı Avrupa ülkeleri (Türkiye de dahil) ile birlikte ahlaki üstünlüğü elinde bulunduracağı uluslararası örgütler kurdu. Birleşmiş Milletler, NATO, hatta Batı bloğu sürüsünden kopmalar yaşanmasın diye kurulan kontrollü rakip Avrupa Birliği...
Bu yapılar aracılığıyla, egemenliğini sınırları dışındaki "bağımsız devletlere" taşıdı. Kuşkusuz en büyük yardımcısı da liberalizm oldu.
Kore'yi, Vietnam'ı, Küba'yı işgal etmeye çalışan oydu... Latin Amerika'dan Orta Doğu'ya kadar yüzlerce seçilmiş sivil hükümeti kanlı darbelerle deviren de... Suikastlar, işkenceler, sabotajlar yapan da...
Ama dünyayı bir örümcek ağı gibi ören medyasının, kültür endüstrisinin ve sınır aşan sivil toplum örgütlerinin üzerine zimmetlediği siyaseten doğruculuk kalıplarıyla, çoğunluğu, bu savaşı bireysel özgürlükler için verdiği masalına inandırdı.
Sonunda beklenen oldu. Liberal takılan Batı'dan gelen propagandayı, fikirleri, imajları engelleyeceğine inanılarak örülen o taştan duvar, 1989'da Berlin'de üstümüze yıkıldı.
***
30 yıl önce bu aralar düşünür
Francis Fukayama bu tablonun adını "
Tarihin Sonu" koydu. Fukayama,
insanlığın toplumsal ve siyasal evriminin sona erdiğini
ilan ediyordu. Komünist Doğu Bloğunun
seküler bir peygamber olarak gördüğü
Marx'ın "
temel çelişkisi", öngörüldüğü
gibi işçi sınıfının değil
kapitalistlerin lehine çözülmüştü.
30 yılda köprünün altından çok su aktı.
Eskinin hızlı komünisti Çin "
Kapitalist olmayan kalınma modeli" gibi kıvırmalarla
serbest piyasaya hızlı daldı...
Putin'le dünya rekabetinden kopmamayı başaran
Rusya ise ABD'nin başını tuttuğu pazarlara tezgâh açtı. Bugün ABD'nin en iyi müşterilerine bile açıktan silah satıyor.
Yakın geçmişte Rusya'ya seyahat yaptı diye
Türkiye'nin başbakanını devirip astıran ABD'nin şimdiki Başkanı
Donald Trump'sa
"olabilir" diyor.
Trump'ın G-20 Zirvesi'nde NATO üyesi Türkiye'nin Rusya'dan S400 almaya
hakkı olduğunu söylemesi... "Sert adam ama ben onunla anlaşıyorum" dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan'la
serbest piyasa mantığında uzlaşması az şey mi?
***
Tabii gelinen aşamayı herkes nalıncı keseri gibi kendine yontuyor.
Mesela
Putin'e göre gelinen nokta, Fukuyama'nın 30 yıl önce zaferini ilan ettiği
liberalizmin "hükümsüz" hale geldiğine işaret ediyor.
Rusya'yı, SSCB'nin küllerinden yeniden doğuran Putin'in dünyada epeyce gürültü çıkartan çıkışına bizim solcular henüz dahil olmadı. Nasıl olsunlar, bir yanda
Erdoğan'la arası iyi olan Putin, öte tarafta yine Erdoğan'la arasını düzelten Trump.
Liberallerimiz ise
temkinli. Atilla Hoca (Yayla) Twitter'dan "
Putin liberalizmin hakkında tam anlamıyla saçmalamış" dedi ama devamını getirmedi.
Tarihin sonunun geldiğini düşünmediğim gibi Putin'e de katılmıyorum. Liberalizm öldüğü falan yok, yaşıyor, hatta Türkiye siyaseti de dahil tüm dünyada yayılıyor. Bakın CHP bile daha liberal artık!
Ama her zaman olduğu gibi ne dünyada ne de Türkiye'de
yine pek itibarı yok liberalizmin, o ayrı konu.
Ee, her şey bir arada olmuyor.