CHP'nin ittifak adayı Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmasını demokrasimizin zaferi olarak değerlendirenler var.
İmamoğlu'nun rakibine 9 puan fark atması büyük başarı. Bu çıkışının 25 yıldır İstanbul'u kazanamayan bir partinin taraftarları arasında sinerji yaratması da normal.
Ancak sağ-muhafazakâr partilerin kazanmasının "sorun" sayıldığı bir siyasi atmosferin hâlâ hissedildiği Türkiye için bu değerlendirme epeyce abartılı.
Siz söyleyin... Yıllardır girdiği her seçimden galibiyetle çıkan ve bu konuda dünya çapında bir rekorun altına imza atan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın zaferleri için bu değerlendirmenin yapıldığına kaç kez şahit oldunuz?
***
YSK'nın aldığı 31 Mart
seçimlerinin yenilenmesi kararının bu
aşırı yorumda payı olduğunu
söyleyenleriniz vardır.
Doğrudur da. Zira iki
seçim arasındaki
800 bin oy farkını izah eden en güçlü argüman,
seçim tekrarının seçmen tarafından satın alınmaması gibi görünüyor.
Fakat 23 Haziran sonuçları üzerinden etkili olan bu "
seçmen hissiyatının" ne kadar rasyonel olduğu elbette tartışılabilir.
Zira CHP'nin tek parti iktidarının bittiği, çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1950'den beri ileride belki
süngüyle devrilecek olsalar da sandıktan çıkana hakkı hep verildi.
Kendimizi küçümsemeyelim... Türkiye, bölgesinde yönetimleri evrensel genel seçim ilkelerine göre belirleme kabiliyetine sahip yegâne ülke. Hatta bu 70 yıllık demokrasi pratiği
pek çok Avrupa ülkesi için bile çok uzun. Ve bu "erdemde" en çok payı olan da biz seçmenleriz.
Gerekçeleri her davada olduğu gibi herkesi tatmin etmese de,
YSK'nın 31 Mart seçimlerinin yenilenmesi kararı da bu
meşru-yasal demokratik sürecin dışında bir hamle değildi.
YSK, yakın tarihimizde ve dünyada, bindelik farklarla bıçak sırtında kalan pek çok seçimde benzerine rastlanan bir karar aldı. Kimi siyasilerin ve yorumcuların garip imalarında olduğu gibi
sonucu tayin etmedi, yenilenmesine karar verdi.
Seçmen iradesinin çoğunluğun bu
hukuki kararı adil bulmamasıyla şekillenen
tepkisinin 23 Haziran'da yönetime yansıması da zaten
demokrasi dışı bir mekanizmanın işlemediğinin
en net kanıtı değil mi?
***
Ne zararı var, kimileri de 'demokrasi zaferi' desin demeyin...
Peki, Gezi'den beri ilk üç güne af var, kabul.
Ama İstanbul'da yaşayan bir seçmen olarak... Önümüzdeki süreçte trafiğine girdiğim, havasını soluduğum, metrosuna, vapuruna bindiğim, musluğunu çevrince su beklediğim, sifonunu çektiğim, Boğazı'nda gezdiğim kentime dair
beklentilerimin büyük siyasi laflarla gargaraya getirilmesini istemiyorum... Peşinen söyleyeyim.
Çünkü ister
Binali Yıldırım'a oy vermiş olalım ister
Ekrem İmamoğlu'na, şairin dediği gibi,
kimi zaman cennet kimi zaman cehennem olan bu kent bizim. Çok geçmeden bu gerçeği
tartışmasız şekilde hissedeceğimizden de emin olabilirsiniz.
Umarım hep beraber iyi hissederiz.