Türk Sanayici ve İşadamları Derneği hep olduğu gibi bu seçim öncesinde de gündemde.
Dün de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan "istatistik cinliği" yapıyorsunuz dediği derneğe, eski başkanları ve Anadolu Grubu'nun sahibi Tuncay Özilhan üzerinden sesleniyordu:
"Ben sizin 12 yıl önceki durumunuzu da, bugünkü durumunuzu da biliyorum. Yeri gelirse bunu teşhir ederim. Dışardan vuran vuruyor ama içerden vuranlara günü gelir hesabını sormasını da bilirim. TÜSİAD niçin istihdama destek vermiyor, bunu hatırlatırım. Dev fabrikalar var. Ne olur 5-10 tane işsiz alsan. Bunları dert edinmiyorsunuz. Biz TÜSİAD'ın politik tarafgirlikten ziyade Türkiye'nin ekonomik mücadelesine yaptığı katkılarla gündeme gelmesini beklerdik. 1 hafta önce ziyaretime geldin, sizlerle neleri konuştuk? Bu dolarlar, bu eurolar sizleri kurtarmaz. Bu millet sizi kurtarırsa kurtarır."
***
Aslında ortada yeni bir tartışma yok.
TÜSİAD,
dünya üzerindeki muadillerinin aksine hep, sermayesini var eden
rekabete kapalı,
sıkı gümrük duvarlarıyla örülmüş çarpık piyasayı korumak için
siyasi istikrarsızlığa oynadı.
Bu mücadelesindeki en etkili yardımcısı da, reklam tekeli sayesinde ipleri ellerinde olan merkez medyaydı.
Bu silah kimi zaman, 90'larda sadece Avrupa Birliği'ni savunduğu için tetikçi gazetecilere "tarihi eser kaçakçısı" diye linç ettirilen
Halil Bezmen gibi nitelikli işadamlarına patlıyordu... Kimi zaman da rekabeti savunan, dediklerini yapmayan siyasilere...
Manipüle edilmiş bu siyasi ve ekonomik ortamda Aydın Doğan gibi karakterler servetlerine servet kattılar. Döviz ve faiz üzerinden "Faaliyet dışı gelirlerini" katladıkça katladılar.
Milyonluk sermayeleri 10-20 yıl içerisinde,
Türkiye'nin büyümesinin çok ötesinde bir hızla milyar dolarlara çıktı. Ama sonuçta ne bir teknoloji ürettiler ne de kayda değer bir
istihdam yarattılar.
Onlar da bu sömürü girdabını devam ettirmek için mevcut durumun korunması için bir işadamı derneğinden çok siyasi parti gibi iktidarların altını oydular.
Hatta işi bazen öylesine ileri götürdüler ki, eski Başkanları Haluk Dinçer'e 17-25 sürecinde
"paralel yapıya inanmadıklarını" söyleterek açıkça darbeci bir çetenin yanında bile pozisyon aldılar.
***
Bizim
solcular bu patronlar kulübünü çok severler... Ee, tabii banka reklamları
falan "devrimci sanatçılarımızın" en önemli
gelir kapıları. Ama emek sermaye çelişkisinde
bir ücretli olarak ben bu derneğin başındaki
"Türk" sıfatından rahatsızlık duyuyorum.
Ne demek "Türk iş adamları?" Alternatif sermaye ortaya çıktı. Sermaye grupları çeşitlendi. Bu durumda TÜSİAD üyesi olmayan ya da başka derneklerde örgütlenen işadamları ne oluyor? Kaldı ki, özel yasal izin gerektiren "Türk" ifadesini hak etmek için ne yapmışlar? Tabelalarındaki "işadamları" ifadesini "iş insanı" olarak değiştirme hassasiyeti göstermişlerdi. Son başkanları
Simone Kaslowski'den aynı hassasiyeti bu eleştirilerimiz için de bekliyoruz.
Türkiye'den kazandıklarını dışarıda biriktiren işadamlarımız "
sermayenin vatanı mı olur" diyorlar... Bu durumda
ırkı da olmamalı değil mi Bay Simone?