ABD ve Türkiye arasındaki en önemli gündem maddesi S400'ler.
Washington bastırıyor. Temel argümanları da Rus yapımı hava savunma sistemlerinin, ABD'den alınacak F35 jetleri ve Türkiye'deki NATO sistemleriyle "çakışacağı" tezi.
Dün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, S400'lerin NATO sistemine entegre edilmeyeceğini bir kez daha tekrarladı. Ankara daha önce de uyum için bir heyetin oluşturulması teklifini muhataplarına iletmişti.
NATO'dan gelen açıklamalar da Türkiye'nin lehine.
Paktın Genel Sekreteri Jens Stoltenberg "Üye ülkelerin silah alım kararlarının ulusal meseleleri" olduğunu açıklamıştı.
Ancak hepimiz asıl konunun bölgede Rusya'nın silah tedarik ağının ABD aleyhine genişlemesi olduğunu biliyoruz. Zira Katar ve Suudi Arabistan'ın yanı sıra kimi Orta Doğu ülkeleri de Rus yapımı S400'lere talipler. Geçtiğimiz gün de Rusya Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkanı Viktor Bondarev Irak'ın S400 alımı için kendileriyle görüştüğünü açıkladı.
Gelinen aşamada herkesin kafasındaki soru belli. Türkiye bu zorlu denklemden nasıl çıkacak?
S400'lerin işlevsel olmayan noktalara konuşlandırılması gibi alternatiflerin gerçekçi olduğunu düşünmüyorum.
Zira Türkiye bu sistemi, ABD'den milyarlarca dolarlık silah alan Suudiler gibi "müttefiklerini hoş tutmak, onların hışmından korunmak" gibi amaçlarla almıyor. Ankara, Suriye'nin kuzeyinde kurulmaya çalışılan uydu devlet faaliyetlerine hız verilmesi ve 15 Temmuz deneyimiyle ortaya çıkan "güvenlik açığını kapatmaya" çalışıyor. Bunun için de savunma çeşitliğini genişletmeye çalışıyor.