İsrail önceki gün savaş jetleri yine ses ve ülke sınırlarını aşıp, Anadolu Ajansı'nın (AA) ofisinin de bulunduğu Gazze'deki sivil bir binayı bombaladı!
Görgü tanıklarının ifadelerine göre İsrail güçleri binaya önce uyarı atışı yaptılar. AA çalışanları, bu uyarı atışının hemen ardından yanlarına alabildikleri birkaç eşya ile birlikte binayı boşalttı. Kısa bir süre sonra İsrail savaş uçaklarının en az 5 roketle düzenlediği hava saldırısı sonucu da bina tamamen yıkıldı.
Çok şükür meslektaşlarımızın durumu iyi.
Faaliyet halindeki bir basın ofisini içinde gazetecilerin olup olmadığını bile teyit etmeden vuran İsrail'in durumu ise daha iyi... Yani yaptıkları ettiklerine rağmen iyi.
Şöyle ki, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) 2018 raporuna göre İsrail 88. Sırada.
Bakalım, RSF, sınır aşan gazeteci suikastlarının altında imzası olan İsrail'in savaş hukukunu bile aratan bu kabul edilemez eyleminden dolayı seneye kaç puanını kıracak?
***
Bugüne kadarki raporlarıyla,
Türkiye'deki hukuki süreçlerdeki aksaklıkları, basın bürolarının
jetlerle vurulmasından "falan" daha çok önemsediğini gösteren RSF'ye bir sorumuz daha var.
RSF'nin basın özgürlüğü raporunda Türkiye 157. sırada yer alıyor.
Malumunuz, Suudlar Türkiye'de internet gazeteciliğine başladılar. Amaçları da "
Türkiye'deki basın özgürlüğüne katkı" yapmakmış.
Acaba diyorum, RSF bu
sınır aşan gelişmeden dolayı kimin notunu yükseltir?
Gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı dünyanın gözleri önünde atomlarına kadar parçalayan ve RSF listesinde 172. sırada yer alan
Suudilerin mi, yoksa
cesaretin ötürü Türkiye'nin mi?
Suudilerin "tükanın" başına koydukları, Twitter'daki "
Arkadaşlar camilerimiz dolmuyor mu, dinimizi unutuyor muyuz ne" türünden uyarılarıyla hatırladığımız İslamcı arkadaşın performansı da kuşkusuz kararlarında etkili olacaktır.
Mesela geçen gün, yönettiği İndependent Türkçe'nin
Suriye'de şehit düşen askerlerden "hayatını kaybedenler" diye bahsetmesi nedeniyle mahalle arkadaşları tarafından yerden yere vuruluyordu.
***
Basın,
terör örgütleriyle meşru
hukuk devletlerinin, küresel
sivil toplum kurulaşlarıyla
istihbarat teşkilatlarının lobileri arasındaki tehlikeli sınırda hayati bir iş yapıyor.
Bu yüzden sınırlarını iyi bilmeli. Çünkü bu meslekte sınır aşayım derken çoğu zaman
dışına çıkılan şey gazetecilik oluyor.
Bugüne değin işe yarayan
o siyaseten doğruculuk kalkanının da bir
ömrü olduğunu unutmamak lazım.