Bugünlerde "Türkçe ezan" tartışması nedeniyle gündemde olan Öztürk Yılmaz Musul Konsolosluğu'nda rehin alınmasıyla hayatımıza girdi.
Konsolosluktan kurtarıldıktan sonra yurda dönünce havaalanında Ahmet Davutoğlu tarafından alnından öpülen Yılmaz soluğu CHP'de aldı. (Ya Ak Parti'yi tercih etseydi?) Memleketi Ardahan'dan mebus yapıldı.
Kulvara hızla dalan Yılmaz, partisinin Cumhurbaşkanı adayı olmaya bile yeltendi. Ama Kemal Kılıçdaroğlu ona değil İnce'ye "Gel Bakalım" deyince işin rengi değişti.
Öztürk Bey'in CHP macerası, geçtiğimiz günlerde bir tartışma programında "Ezan Türkçe okunsun" demesi üzerine sona yaklaşmış görünüyor.
Zira Genel Merkez Yılmaz'ı ihraç talebiyle disipline sevk etti.
***
Henüz kendisini gülerken hiç görmediğimiz Yılmaz, dün Meclis'te kameraların karışına yine
bir karış suratla çıktı.
Türkçe ezan teklifi yüzünden kendisini partiden göndermek isteyen Kılıçdaroğlu'na
Türkçe beddua etti (O da çıkıp mülaane demesin?):
"Siz
aşağılık bir işe imza attınız.
Göreceksiniz,
defolup gideceksiniz.
Ve istifa etmiyorum kardeşim. Ne yapıyorsan yap. Ben bu partiye '
Gel Öztürk' diyerek gelmedim. Git diyerek de gitmeyeceğim.
Sıkıyorsa hadi bakalım at beni buradan.
Rezil ol kepaze ol!"
Kılıçdaroğlu vekilinin "
partiyi yönetemiyorsun" çıkışı üzerine "hiç oralı değilim önemli işlerim var" edasıyla "
ülke yönetilemiyor" diye twit atarken partiden şu açıklama yapıldı:
"Bugün ezanın Türkçe okutulması diye bir tartışmayı CHP milletvekili sıfatıyla yapmaya kalkmak, aslında üslubunun en berbat noktası burasıdır.
Bu en tehlikeli duruştur, bu tehlikeli duruşun
arkasında kimler varsa önümüzdeki günlerde açığa çıkacaktır. Bu
durduk yere söylenmiş bir söz değildir."
***
Şimdi medyamız bu sorunun peşine düştü,
Öztürk Yılmaz'ın arkasındaki
derin güçler kim olabilir?
Kim olacak yahu CHP ta kendisi.
Ezanı fiilen Türkçe okutan ve hâlâ o günleri özlemle anan parti...
Yılmaz da partisinin
ideolojisine ve pratiklerine uygun olarak bu lüzumsuz
talebi bir kez daha dile getirdi o kadar.
Şaşkınlığı, kızgınlığı, acemice
hırçınlaşması işte biraz da bu
hayal kırıklığı yüzünden.
Parti yöneticilerine "aşağılık bir işe imza attınız" derken aslında şunu söylüyor:
"
Sizin söylemediğiniz ne söyledim ki yerel seçim öncesi seçmene şirin
görünmek için beni
satıyorsunuz!"
Evet, Musul'da başına gelen talihsizlik,
kendisine hayal bile edemeyeceği
kapılar açan
konsolosun arkası önü belli...
Tıpkı, ülkenin ana muhalefetinin
teslim edildiği vasatlığın arkasında kimin olduğu gibi...