Bir dönem kıssaları şive komiğiyle yorumlayarak muhafazakârların "goynünde" taht kuran ünlü Rejisör Sırrı Bey, siyaset işleri daha fazla kesat giderse sinemaya geri döneceğinin sinyallerini vermiş.
"Bu dönemi de şebek eden bir film çekmezsem bütün emeğim, bütün hünerim bana haram olsun. Kimse kendini orada görmek istemeyecek."
Müthiş haber! Demek ilkokul beşinci sınıf toplumsal gerçekçilik düzeyinde 12 Eylül taşlamalarından başka eserler de göreceğiz Sırrı Bey'in filmografisinde.
Ben en çok Rejisör Sırrı Bey'in yeni filminde adaşı HDP Ankara 1. Bölge Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Sayın Sırrı Süreyya Önder'i kimin oynayacağını merak ediyorum. Zira Sırrı Bey'in "şebek" etmeyi vaat ettiği dönemin karakteristiğini o temsil ediyor.
Adıyaman'da bir PKK'lı taziyesinde boy gösterip genç dinleyicilere "şehadet andı" içtiriyor hemen ardından barış mitingine yetişip beyaz güvercin uçuruyor.
Cemiyetler ve cemaatler arası diyaloğun sembolü bir süper kahraman o adeta, her ne kadar işlevi kısa olsa da.
Mekândaki kıvraklığı kadar zamandaki hızı da kusursuz
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "Çözüm sürecini bitirdi" diye Kürtlere hedef gösteriyordu. Bugün aynı Erdoğan'ı, "PKK'ya silah bıraktırmak için neler yaptı neler, her bi şeye şahidim, polis ağabeyler çağırdığında onlara hepiciğini tek tek itiraf edeceğim" diyerek milliyetçilere şikâyet ediyor.
Yani, Aziz Nesin'in sinemamızdaki Zübük'ünden daha komplike bir karakterle karşı karşıyayız.
Benim önerim bu ilginç karakteri bizzat Rejisör Sırrı Bey'in kendisinin oynaması. Hem zaten başkası oynasa da seyircinin aklı hep onda kalmayacak mı?
***
Evet, şimdi de sırtımızı yavaşça İsviçre Alpleri'ne dayıyoruz!
"Hicret" ettik diyen Cemaatçiler gibi, HDP'li vekillerin de, dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından birer ikişer Avrupa'ya gittiklerini duyuyoruz.
Tabii, bir ara "YPG'ye, PYD'ye dayanıyoruz" diye naralar atarak ortalıkta gezinenlerin ülkede sırtını dayayacak kayda değer kimseleri kalmadı.
Ee, bir ülkeyi iş savaşa sürüklemek, bölmek, "gerilla romantizmiyle" hayatlarını kaydırdıkları bir kaç Kürt genciyle, Cemaat trolleriyle, yazarla, çizerle olamayacağına göre daha fazla desteğe ihtiyaçları var. Baksanıza çok güvendikleri CHP bile dokunulmazlık oylamasında sıkıştığında ne yapacağını açık etti işte.
İşte bu yüzden şimdi apar topar yuvalarına, her daim sırtlarını tapışlayan Avrupa'ya koşuyorlar. Son bir umut, belki ağa babalarından Türkiye'ye zarar verecek bir iki yaptırım kararı kopartırız diye tırmalıyorlar.
Bir yandan hâlâ barikatta, dağda, ovada, canlı bomba yeleğiyle kentte gezinen yoksul gençlere basın üzerinden mesajlar vermeye devam ediyorlar.
"Direnin, ölün siz, 'döncez' biz size!"
***
Yat aşağı!
Dün kanepede kedim Duman'la kestirirken, açık televizyondan Kılıçdaroğlu'nun sinirli sesini işittim. Gözümü hafifçe araladım, bir hışımla ülkenin tüm savcılarını göreve çağırıyordu!
"Bulun bu teröristleri bulun..." Aklıma daha önce "arkadaşlar" diye seslendiği barikatların, hendeklerin arkasındaki teröristler geldi tabii. "Hayırdır" diye söylendim.
Ta ki Kemal Bey'in PKK'lılardan değil de kendisine yumurta atan bir protestocudan bahsettiğini duyuncaya kadar.
Duman "yat" dercesine bir pati attı yüzüme, televizyonu kapattık.