BarışaBak platformun Barış Treni projesi için Diyarbakır yolundayım. Evet, yarın için bugünden umutlu olanlardanım. İki yıl önce, Tayyip Erdoğan'ın Çözüm Süreci'ni ilan etmesinden birkaç ay sonrasına denk gelen Newroz'u yine böyle heyecanla beklemiştik. Beklentimiz boşa çıkmamış, Abdullah Öcalan da hareketine barış çağrısı yaparak süreci desteklemişti.
Şimdi daha umut verici bir aşamadayız. Müzakere sistematikleştirildi. Parlamentoda Çözüm Süreci'nin yasal altyapısı dahi oluşturuldu. Provokasyonların halkı kışkırtamadığı, çözümün siyasi iradesini savaş konseptine döndüremediği görüldü. Çözüm Süreci boyunca Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş reformlar, "silahsız kazanım olmaz" söyleminin "savaşçının miti" olduğunu açığa çıkarttı.
İç barışını kurumsallaştırmış bir Türkiye'de, demokrasinin ve asıl mesele olan ekonomik hayatın eşit ve şeffaf koşullarda işleyeceğini bilenlerin paniği bu yüzden. Çünkü bu normalleşme, kendilerine bunca yıl seçim kazanmadan iktidar sağlayan vesayet enstrümanlarının boşa çıkması anlamına geliyor. Bu koşullarda her anlamda "iyi" olmadıkları için de kazanma şansları yok. İşte demokrasiye ve çözüme beş benzemezle rest hamlesinin motivasyon kaynağı bu. Ama tümü bir yana, bu beşli içinde en amorf performansı sergileyen aktör kuşkusuz ki HDP ve Eşbaşkanı Demirtaş.
Daha geçen, Jonathan Powell'ın bile "Güçlü lider barış için iyidir" dediği, seçim var demeden barışın riskini almasını takdir ettiği Erdoğan'ı, aynı gerekçelerle baş düşman ilan eden Selahattin Bey yine boş durmadı.
Lost dizisi misali, "Bozdu, bozdu, daha da bozamaz artık" diye söylenirken, İstanbul'dan yola çıkıp il il barışı anlatarak Newroz'da Diyarbakır'a varan Barış Treni'ni taşlamaya koyuldu. Oysa zahmet etmesine gerek yoktu Demirtaş'ın. Gerçekten yoktu. Zira yolda MHP örgütleri, ulusalcılar, faşistler falan "o işe bakmıştı" zaten. Eksik kalabilirdi. 90'larda da devlet taşlardı.
Eskişehir'de olduğu gibi, kimi CHP'li belediyeler bile siyasi husumetlerini bir kenara koydular. "Barış isteyenden ne zarar gelir ki" diyerek Barış Treni aktivitelerine destek oldular. Demirtaş yol kesen militanlar dışında birilerinin "barış" demesinden niçin rahatsız oluyor?
Öcalan'ın silah bırakma çağrısı yapmasına dair umutların yükseldiği bu Newroz öncesi gerçekten kendine tek dert ettiği şey bu mu? Tamam bir muhalefet partisinin başında, seçim geliyor falan. İyi de, siyaseti hep "misyonumuz barış, partiler üstüdür" söyleminin meşruiyetine sığınarak yapmadı mı? Hatta bu kalkan, şiddet çağrılarının tolere edilmesi gibi, kendisine ve partisine Türkiye'de başka hiçbir siyasi partiye gösterilmeyen konfor sağladı. Şimdi aniden Olimpos Dağı'ndan inip fani rakipleri gibi siyasetin acarlığına biat etmesinin hikmeti ne ola ki? Yıllardır savaş bu denli hareketlendirmemişti kendisini, demek beklediği barışmış.
Bu arada 90'larda da yine böyle bir barış treni projesi vardı. Ama tabii o zaman her gün onlarca canımızı yitirdiğimiz savaş sürüyordu ve içinde Kürt siyasilerin, aydınların da olduğu tren, devlet tarafından taşlanıyordu. Özel harekâtçılar, yol boyunca ve trende terör estiriyorlardı. Selahattin Bey o trende miydi, hatırlayamadım. Ama sanmıyorum. Zira o günleri hatırlayanın vicdanı, Çözüm günlerinde barış trenini gülle karşılamamayı bile abes sayardı. Yo, öyle geçen Newrozlarda "Türkiye Türklerindir" gazetesinin yazı işlerini Diyarbakır'da sepet sepet çiçekle karşıladığınız gibi abartmasanız da olurdu hani.
Neyse, Barış Treni İstanbul'dan tüm Türkiye'yi gezip Diyarbakır'a vardı. Ve artık hep gidip gelecek.
Newroz piroz be!