Uluslararası teşkilatların ve önde gelen düşünce kuruluşları ile yönetim-danışmanlık şirketlerinin dünya ekonomisi ve küresel ticaret için 2025 beklentileri makul bir seyir olarak öne çıkıyor. Dünya ekonomisinin büyüme performansı için 2025 öngörüleri ortalama yüzde 3,2 artışa, küresel ticaret için ise yüzde 3 artışa işaret ediyor. Bununla birlikte, 2008-2009 küresel finans krizi dönemi hariç, 2000-2007 arası ortalama yüzde 3,5 büyümüş olan dünya ekonomisi 2010-2023 arası yüzde 3'ün altında büyümüş durumda. 2030'larda dünya ekonomisinin yüzde 2,3, 2040'larda ise yüzde 1,8 büyümesi öngörülüyor. Bu tablo, önümüzdeki dönemde, küresel ticaret hacminin de yeterince hızlı büyümemesi halinde, önde gelen 40 ülke arasında küresel rekabetin daha da sertleşebileceğine işaret etmekte.
Bu nedenle, Türkiye'nin de içinde yer aldığı E7 ekonomilerinin gerek küresel büyüme, gerekse de küresel ticaretteki ağırlıklarını hızla katladıkları dikkate alındığında, E7 ekonomilerinin tümünün küresel rekabetteki iddialarını sürdürmeleri için ihracat amaçlı üretim maliyetlerini (hammadde, enerji dönüşümü, işçilik, finansman ve dijital dönüşüm) mükemmelleştirmeyi sürdürmeleri, yüksek teknoloji üretme kapasitelerini güçlendirmeleri, dünyanın bütünü için 'vazgeçilmez ürün' üretme kabiliyetlerini derinleştirmeleri gerekecek. Bu nedenle, E7 ülkelerinin bütününün 'yeniden sanayileşme' dönemini, 'stratejik otonomi' çabalarını, enerji ve dijital dönüşüm politikalarını hızlandırmaları gerekiyor. G7'ler de panik halinde olduklarından onlar da hızlanacaklar.
Bu noktada, 2025 ve takip eden yakın dönem, büyük darbe almış olan 'küreselleşme' döneminin sona ermesi ve küresel jeopolitik tehditler nedeniyle derinleşen 'ekonomik parçalanma' gerçeğinden hareket ile, önde gelen 40 ekonominin tümü için 'müttefikleri'ni bir araya getirme ve tedarik zincirini dost ülkelerle çevreleme dönemini de tetiklemiş durumda. ABD ile Çin arasında artan gerilim, küresel ticareti yeniden 'merkantilist' bir döneme sürüklüyor. Ticarette milliyetçiliğin güç kazanacağı, ekonomik, ticari, siyasi ve askeri gücün birbirlerini besleyeceği, 'devletin gücü'nün önem kazanacağı bir dönem. Önde gelen ülkelerin tümü ticaret kısıtlamaları ve yaptırımlar gibi uygulamaların sebep olduğu fiyat oynaklıklarını yönetmek zorunda. Maliyet enflasyonu ithal etmemek için her ülke uyanık da olmak zorunda. Daha yüksek ve oynak emtia, ara mamul ve nihai ürün fiyatlarına karşı 'yerel çözümler' de, 'yerel yatırım hamleleri' de önem kazanacak.
Yeni Trump döneminin ve yönetiminin kararları hiç kuşkusuz küresel ticarette bir dizi dalgalanmayı da tetikleyecek. Avrupa petrol ve doğalgazda sıkıştıkça, Trump'ın 'bizden alacaksınız' çağrısı daha fazla anlam kazanacak. Dünyanın önde gelen merkez bankalarının ihtiyatlı faiz indirimlerinin ise küresel büyüme ve ticarete önemli bir katkı sağlaması beklenmiyor. Küresel ticareti esas hareketlendirecek gelişme jeopolitik tehditlerin sebep olduğu baskının hafiflemesi ve küresel ölçekte güven ortamının artması ile mümkün gözüküyor. Önde gelen ekonomilerin ve uluslararası kuruluşların Afrika'nın kalkınma ortaya koyacakları performans da küresel ticaretin seyrini etkileyecek. Asya ve hemen ardından Avrupa kıtası önümüzdeki 10 yıl küresel ticarette en yüksek ithalatı gerçekleştirmeyi sürdüren kıtalar olmayı sürdürülecek. Bu nedenle, Türkiye'nin en önemli ticaret partneri olan Avrupa'nın beklentilerini güçlü bir şekilde karşılamayı sürdürmesinin yanı sıra, Asya, Afrika ve Latin Amerika ile ticaret hacmini derinleştirmesi ihracat hacmimizin artışı için elzem.