Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Yeniden ‘Endüstrileşme’ dönemi ve Türkiye

Sesli dinlemek için tıklayınız.

İki siyah kuğu, 'Kovid-19' küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı, başta G7 ekonomileri olmak üzere, pek çok önde gelen ekonominin 'kafalarını kumdan çıkarmalarına' ve 1980'lerden itibaren yükselen, 1990'larda ivme kazanan ve 2000'lerle birlikte tüm dünyayı saran 'küreselleşme' odaklı neoliberal anlayışın sebep olduğu 'illüzyonu' fark etmelerine sebep oldu. 'Küreselleşme' odaklı neoliberal anlayışın pazarladığı 'küresel bağımlılık' yaklaşımının, kimi G7 ekonomiler başta olmak üzere, gelişmiş ekonomiler için bir anlamda sanayiden adım adım çekilmenin stratejik bir hata olduğu bugün tüm önde gelen başkentlerin önemli gündem maddelerinden birisi. Çin'in 24 yılda dünya imalat sanayi üretimindeki payını yüzde 2'den yüzde 34'e, Asya'nın payını ise yüzde 14'ten yüzde 50'ye getirdi.
Başta Almanya ve Fransa, Avrupa'nın önde gelen ekonomileri ve AB Komisyonu, bir yandan Asya ve Çin'e bu derece bağımlı olmanın sonuçlarını ve yaşlı kıtada sanayinin yeniden nasıl ayağa kaldırılacağını detaylı tartışır ve ardı ardına raporlar hazırlarken, bir yandan da 'yeniden endüstrileşme' dönemini nasıl ayağa kaldıracaklarını detaylandırmaya çalışıyorlar. Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde üstünde ısrarlı durduğu konu da buydu; ki ikinci başkanlık döneminde önceliklendireceği konu da yine ABD imalat sanayinin güçlendirilmesi, 'yeniden endüstrileşme' dönemine hız verilmesi olacak. Çünkü, dünyanın önde gelen 40 ekonomisi 1850'den beri geçerli olan şu temel gerçeği hatırladılar ki, ekonomik büyüme, kalkınma ve sosyo-ekonomik ilerlemenin kanıtlanmış motor gücü 'sanayileşme'dir.
Bilhassa son 150 yıldır, sanayileşmeye dayalı atılımlar, buluşlar ve teknolojik ilerlemeler, her daim dünyanın en acil sorunlarına yönelik sürdürülebilir ve uzun vadeli çözümlerin anahtarı olmuştur. Bu nedenle, ister BM'nin 17 sürdürülebilir kalkınma amacı olsun, ister küresel iklim krizini durduracak tedbirler olsun, ister çevre odaklı enerji dönüşümü olsun, ister 'sıfır atık' odaklı döngüsel ekonomi koşullarını oluşturmak olsun, kalıcı çözümlerin tümü 'yeniden endüstrileşme' dönemi ile hayat bulacak. 'Yeniden Endüstrileşme' dönemi, önde gelen 40 ülke arasında akıllı yaşam alanları ve sürdürülebilir kalkınma odaklı bir ekonomi oluşturabilmek adına, yeni nesil ürünleri, yeni nesil mal ve hizmetleri elde etmek için yeni nesil malzemelere ağırlık vermeyi de gerektiriyor. Hızlı teknolojik gelişmelere ayak uyduracak yeni nesil üretim süreçlerine odaklanmak anlamına geliyor.
Mevcut küresel jeopolitik ve jeoekonomik gerginlikler, stratejik otonomi kavramını ve yeniden endüstrileşme dönemini daha da vazgeçilmez kılmakta. Türkiye, yeni nesil endüstrileşme akımına, yeniden endüstrileşme dönemine en hızlı adapte olacak, en hızlı cevap verecek, son derece kıymetli bir sanayileşme birikimine, imkan ve kabiliyetine sahip ender ülkelerin başında geliyor. Bu nedenle, Türk sanayisinin dijital dönüşümünü, temiz ve çevre odaklı enerji dönüşümünü, 'döngüsel ekonomi' odaklı 'sıfır atık' dönüşümünü, 'yeniden endüstrileşme' dönemine adapte olacak bir nitelikli beşerî kaynak gücünü oluşturmayı önceliklendirmek temel hedefimiz olmalı. Bu yaklaşım, hiç şüphesiz, 2030'da Türkiye'nin ihracatını 600 milyar dolara, GSYH büyüklüğünü ise 2 trilyon doların üzerine taşıyacaktır. Avrupa'nın 'yeniden endüstrileşme' hamlesinin anahtar ülkesi ise Türkiye olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA