Tedavüle çıktığı günden bu yana Avrupa Birliği'nin ortak para birimi avronun (euro) serüveni hayli ilginç oldu. Euro ilk kez 1995 yılında Avrupa Birliği Komisyonu mahfillerinde ve Avrupa Birliği Komisyonu nezdinde telaffuz edilmeye başlandı. Bununla birlikte, basılmış para olarak resmen tedavüle girdiği tarih 31 Aralık 1998. İlk tedavül gördüğü değer 1,1686 dolardı. 4 Ocak 1999'da 1,18 doları gördüğünde, hep dolar karşısında güçlü olacağı kanaati hemen yerleşmişti. Ancak, 3 Mayıs 2000'de, daha yeni milenyumun ilk yılın, tedavüle girdiğinin ikinci yılında 0,5708 seviyesini bile gördü. Euro'nun Avrupa ortak para birimi olarak tanımlandığı 1970 başlarından bu yana ise, daha tedavülde bile değilken gördüğü en yüksek değer 1,87 dolar.
2000-2022 arası, tedavülde olduğu dönemde, bugüne kadar dolara karşı en yüksek gördüğü değer ise, 2008 yılının temmuz ayında 1,58 dolar. Euro-dolar paritesi o tarihten sonra, kasım 2008'de 1,34 dolar, kasım 2009'da 1,49 dolar, haziran 2010'da 1,22 dolar, haziran 2011'de bu defa 1,44 dolar, ağustos 2012'de 1,24 dolar, nisan 2014'de 1,38 dolar, ardından nisan 2015'de bu defa 1,08 dolara kadar çakılma, yine aralık 2016'da 1,05 dolar ile ikinci çakılma, ardından nisan 2018'de 1,23 dolara kadar yükselme, ardından mayıs 2019'da 1,09'a kadar gerileme, ocak 2021 ve mayıs 2021'de sırasıyla 1,21 ve 1,22 doları gördükten sonra, bugüne kadar serbest düşüşünü sürdürerek, haziran 2021'den haziran 2022'ye, 52 haftada 1,2135 dolar ile 1,0350 dolar arasında tarihi bir salınım gösterdi.
ABD Merkez Bankası'nın (FED) geçtiğimiz hafta, 1994'den beri tek toplantıda en yüksek politika faizi artış kararını alması ve temmuz toplantısında da, hazirandaki gibi, 0,75, hatta 1 puanlık bir artışla devam edebileceği beklentisi, eurodolar paritesinde 1 euro-1 dolar seviyesini görmenin çok da uzak olmadığı yönündeki küresel piyasa beklentisini iyice güçlendirmiş durumda. Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) para politikası faiz oranını eylül ayından itibaren arttırmaya başlayabileceği beklentisi de, 1'e 1 parite beklentisini yine besliyor. Bu durumu tek değiştirecek gelişme, ECB'nin önümüzdeki temmuz ayında, 11 yıldan sonra ilk kez faiz artışı kararı alması olur. Küresel piyasa profesyonelleri dolardaki güçlenmenin beklenenden hızlı ilerlemekte olduğunu vurgulmaktalar.
Bununla birlikte, Almanya'nın tüm baskılarına boyun eğmeyerek, Avrupa Birliği'ni 2008 küresel finans krizi sonrası tarihin en ağır resesyonundan, en ağır çöküşünden kurtarmış olan, Avrupa Birliği ekonomilerinin yeniden pozitif büyümeye dönmelerini sağlamış olan ve bugün İtalya'nın başbakanlık görevini yürütmekte olan Draghi'nin uzun soluklu genişletici para politikası yaklaşımını, ECB Başkanı Lagarde ne kadar hızla terk edecek; bugüne kadar desteklediği para politikası patikasını ne ölçüde bir tempoyla değiştirecek, birlikte gözlemleyeceğiz. Ancak, her iki önde gelen merkez bankasının para politikasını sıkılaştırma kararlarının dozajı, Atlantik'in iki yakasının ekonomilerinin kendilerini 'stagflasyon riski' ile karşı karşıya bulup bulmayacakları konusunda belirleyici olacak. ABD'de büyüme temposu beklenenden hızlı yavaşlar ise, ECB FED kadar radikal faiz artış kararlarına yönelmeyebilir. Bakalım, enflasyonu baskılamak adına, hangi merkez bankası ne ölçüde bir sert resesyonu göze alacak.