Küresel ekonomi adına dünyanın önde gelen kuruluşlarından birisi olan Dünya Bankası (WB), OECD ve IMF gibi, geçtiğimiz hafta yayınladığı son 'Küresel Ekonomik Görünüm' Raporu'nda, küresel enflasyon şoku nedeniyle parasal sıkılaştırma hızlandıran ve/veya hızlandırmayı gündemine alan kimi merkez bankalarının para politikası tedbirlerinin sebep olacağı ağır resesyonun, yükselişini sürdürecek küresel enflasyon ve işsizlik sorunu ile birlikte 'staglasyon riski'ni de arttırdığını vurguladı. Son 40-45 yılın en ağır enflasyon şokunu yaşayan önde gelen ekonomiler, 1970'lerin petrol krizleriyle de yine 'stagflasyon'a sürüklenmişlerdi.
Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü (IEA) Dr. Fatih Birol, 1970'lerin petrol krizleri ile bugün küresel pandemi ve Rusya- Ukrayna Savaşı gibi 2 'siyah kuğu'nun tetiklediği mevcut tablonun bütünüyle farklı olduğunu, bugün var olan krizin bir 'enerji krizi' olduğunu hatırlatıyor. Bu defa denklemde sadece petrol değil, aynı zamanda doğalgaz da var. Üstelik, küresel enflasyon şokundan endişe duyan kimi önde gelen merkez bankalarının sebep olduğu 'resesyon' riski, aynı zamanda yenilenebilir enerji alanındaki iştahı da zayıflatma riski taşıyor. Oysa, küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu tüm belirsizliklere rağmen, kucağımızda bir 'iklim değişikliği riski' söz konusu.
Dünyayı tarihi bir çevre felaketi ile karşı karşıya bırakmamak adına, kara toprağı ve okyanuslarda sıcaklık artışının 1,5 dereceyi geçmemesi için şart olan küresel karbon azaltımı; dünyanın önde gelen ekonomilerinin aralıksız yeşil enerji, sıfır atık ve iklim koruyucu yatırımları sürdürmeleri gerektiğine işaret ediyor. Bu nedenle, Dünya Bankası'nın raporunda işaret ettiği 'stagflasyon riski', aynı zamanda iklim değişikliğini durdurmak için atılması gereken adımları da sekteye uğratabilir. Dünyanın önde gelen kimi merkez bankaları, bu yönüyle, sıkılaştırılmış para politikasıyla ağır resesyonu göze alırken, enflasyonu hızla aşağı çekmeye odaklanırken; aynı zamanda, ağır bir işsizliği ve yeryüzünü koruyacak yatırımların sekteye uğramasını da göze alıyorlar.
Dünya Bankası Başkanı David Malpass, ağır resesyon riskinin yanı sıra, stagflasyon riskinin de bankanın analizlerinin radar ekranında gözüktüğüne işaret ederek, dünyanın büyük bölümünde zayıflayacak yatırım iştahı nedeniyle, muhtemelen önümüzdeki 10 yıl boyunca düşük büyüme oranları görüleceğini; birçok ülkede enflasyonun rekor seviyelere ulaşması riskinin yanı sıra, arzdaki artışın yavaşlaması ve enflasyonun da uzun süre yüksek kalması riskini vurguluyor. Ekonomi politika tedbirleri ile küresel bir resesyon riski bertaraf edilse dahi, WB'e göre büyük arz artışları sağlanmadığı müddetçe yüksek enflasyon ve düşük büyüme oranları birkaç yıl daha devam edebilir.
Öyle ki, 2021- 2024 yılları arasında küresel büyümenin yüzde 2,7 oranında yavaşlaması beklenirken; bu tablo 1976- 1979 arasında, petrol krizlerinde gözlenmiş olan yavaşlamanın en az iki katı olabilir. Nitekim, Dünya Bankası Başekonomisti Ayhan Köse de, ihracat yasakları, teşvikler ya da fiyat kontrolleri gibi mekanizmalar veya müdahalelerin zaten yüksek olan fiyatları daha yüksek seviyelere çekebileceği uyarısında bulunuyor.