Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın (OECD) 8 Haziran Çarşamba günü açıkladığı yeni 'Küresel Ekonomik Görünüm Raporu'nun başlığı, 'Savaşın Bedeli'ydi (The Price of War). Bununla birlikte, aynı başlığı 'Küresel Fiyat Savaşları' olarak da algılamak mümkün. Çünkü, küresel pandeminin hala süregelen artçı şokları küresel tedarik zincirini ve küresel emtia, ara mamul ve nihai mamul lojistiğini etkilemeyi sürdürürken; zaten, bu nedenle kıtalar arası bir 'maliyet-fiyat' savaşı yaşanırken, üstüne gelen Rusya-Ukrayna Savaşı, ülkeler arasında 'gıda-enerji' bazlı yeni bir 'maliyet-fiyat' savaşı tetiklemesini de beraberinde getirdi. İki 'siyah kuğu' son 40-45 yılın en büyük küresel 'fiyat şoku'nu, küresel 'enflasyon şoku'nu yaşattırmakta.
Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle dünyanın ağır bedel ödediği bir gerçek. Geçtiğimiz aralık ayında açıklanan bir önceki 'Küresel Ekonomik Görünüm' Raporu'nda, 2022 yılında küresel büyüme hızını yüzde 4.5 olarak açıklamış olan OECD ekonomistleri, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın 1,5 ayı geri kaldığında, küresel büyümenin öngörülenden 0,8 ile 1,2 puan arasında daha düşük bir performans gösterebileceği çoktan hesaplamıştı. Yeni rapor, OECD ekonomistlerinin bu olası kaybı 1.5 puana çıkardıklarını ve 2022 küresel ekonomik büyüme tahmininin, yüzde 3 olarak aşağı doğru revize edildiğini gösteriyor. Bu revizyonun doğal bir sonucu olarak da, 2023 büyümesi öngörüsü de yüzde 2.8 olarak paylaşıldı.
Küresel pandeminin üstüne gelen Rusya-Ukrayna Savaşı, insani boyutlarda sebep olduğu ağır trajedi tablosunun yanı sıra, hem ekonomik toparlanmayı yavaşlattı, hem de küresel ölçekte ağır bir 'enflasyon şoku'nu, dünya vatandaşları açısından ağır bedel ödedikleri bir hayat pahalılığı krizini de beraberinde tetikledi. Çin'in halen sürdürmekte olduğu küresel pandemiye yönelik 'sıfır vaka' politikası nedeniyle aksayan ticari lojistik de, küresel tedarik zincirinde tıkanmasının sürmesine sebep olarak, küresel büyüme ve küresel enflasyonu fazladan olumsuz yönde etkilemeyi sürdürüyor. Bilhassa, enerji ve gıda fiyatlarındaki tarihi artışlara bağlı olarak, son 40-45 yılın en yüksek enflasyon şoku yaşanıyor. Ve, bu tablo düşük gelir düzeyindeki ve dünyanın en fakir ülkelerindeki yaşam standartlarını da, gıda güvenliğini de ağır bir risk ile karşı karşıya bırakmış durumda.
OECD ekonomistleri, OECD üyesi ülkelerin 2022'yi ortalama yüzde 9'luk bir enflasyon oranı ile tamamlayacaklarını da öngörmekte. Bu öngörü, aralık 2021'deki bir önceki rapora göre neredeyse 5 puanlık bir olumsuz sapma, yani 2 katı aşan bir sapma anlamına geliyor. En ciddi ekonomik büyüme sapması ise pek çok Avrupa ülkesinde yaşanacak. Çünkü, gıda ve enerji fiyatlarının yanı sıra, küresel pandemi ve savaşın sebep olduğu küresel tedarik zinciri aksamalarının yanı sıra, Avrupa'nın enerji ithalatına yüksek bağımlılığı ve Avrupa'ya gelen yüksek sayıdaki Ukraynalı mülteciler için ortaya konan çabalar da, Avrupa ülkelerinde ekonomik durgunluğu tetikleyecek. Rapora göre, tedarik zincirinin zayıflama, küresel emtia fiyatlarında yukarı yönde baskılar ve merkez bankalarının para politikasını sıkılaştırma ve bu nedenle para politikası faiz oranları arttırmalarından kaynaklanacak resesyon riski 2023'de devam edecek.