Bazı siyasetçilerden söz ederken kendi aramızda, üç beş dost, 'henüz talebe cemiyeti refleksi içinde' derim. Heyecan, telaş, provokasyondur hareketlerine esas teşkil eden. Fakat sanmayın ki, bu sadece bizde böyledir. İngiltere'de de tarihi belirleyen isimlerin davranışlarının 'British Boarding School' (İngiliz Yatılı Okulu) geleneğiyle biçimlendiğini biliriz. O sayısı az dostlarımla bu konuyu fırsat düştükçe konuşuruz.
Bu gelenek 'büyük okullar'da mayalanmıştır. Bakın tarihlerine, Oxford, Cambridge gibi üniversitelerden Eton, Balliol gibi kolejlerden mezun olmayan bir tek kişi İngiltere'yi yönetmemiştir. Bu insanların bin türlü, karmakarışık ilişkisi, psikolojisi oralarda biçimlenmiştir.
Bu 'geleneğin' son halkası tamamlandı. Brexit kararı üstünde herkes, bu arada fakir, bin dereden su getirip gün yüzü görmemiş tezler üretirken, bu meseleleri kendisiyle konuştuğumuz Akın (Ünver), benim, o kadar önemsemediğim ama aklı başında bir adam olan Simon Kuper'ın FT'de bu konudaki makalesini gönderdi. Sağ olsun!
***
Kuper çok etkileyici bir şekilde Brexit meselesinin tamamen bir '
yatılı okul' psikolojisi ve davranışıyla gerçekleştirildiğini o derecede akıllıca anlatıyor ki, pes doğrusu.
Bugün
İngiltere politikasına hâkim olanlara '
Oxford generation/ nesli' deniyor ve aralarında
Boris Johnson, David Cameron, William Hague, Michael Gove, Jeremy Hunt ve
Nick Boles var.
Hepsi muhafazakâr. Hepsi hırslı. Okuldayken Bullingdon diye bir kulübün üyesi. Bütün yaptıkları münazara düzenlemek. Hepsi çok iyi hatip ve yazar. Nitekim, Kuper, bu yüzden hepsi okuldan sonra
iletişim alanında iş buldu, gazeteci, reklamcı oldu diyor. Hepsi aristokrasiden bir kızla evlenme derdinde. Ve kendi aralarında kulübün başkanlığı için çekişiyorlar.
Kuper o çekişmelerde iki dayanağa yaslandıklarını söylüyor,
hitabet, mizah ve
arkadan hançerleme. Bir diğer özellikleri de anormal derecede içmeleri ve '
vandalizme' (şiddete) başvurmaları, bir çete olarak etrafta fırtına estirmeleri. (Bu arada içlerindeki en feci tiplerden birisi sayılan
Johnson nasıl bakan oldu falan deniyor.
Başbakan May'in kocasıyla son derecede yakın arkadaşlar: okuldan!)
***
Kuper daha da önemli şeyler söylüyor. Birincisi, diyor, kendisi Oxford'a girdiğinde bir önceki yıl mezun olmuş bu çete,
Brexit meselesini, '
talebeliklerindeki psikoloji ve reflekslerle' kazandı.
Johnson başı çekti ve eski dönemlerdeki 'numaralarının' tamamını uyguladı. Ama hiçbirisinin Brexit kararından sonra ne yapacaklarına dair en küçük bir bilgileri yoktu. Her şey bir 'münazara' kazanma ve ardından yıkılana kadar içme mantığıyla cereyan etti.
İkinci nokta şu. Diyor ki,
Thatcher, bunlar öğrenciyken
Brüksel'e gitti, orada meşhur konuşmasını yaptı ve Brüksel'e güvenmediğini dile getirdi. Bu
Oxford muhafazakârlarını etkileyen görüş budur. Ama daha çarpıcı olanı şu ki, bunlar, İngiltere'yle uğraşmayı, bizatihi İngiltere'yi kendi '
imtiyazları' olarak görüyor. Başkasını bu işe karıştırmak istemiyor. Hatta halkı bile. Nerede kaldı ki, Brüksel.
İngiliz muhafazakârları, '
Tory'lerin '
Avrupa kuşkuculuğu/ Eurosceptism' yaklaşımı Kuper'a göre büyük ölçüde bu özelliklerinden kaynaklanıyor, 'siz karışmayın, İngiltere işi bizden sorulur' tutumundan.
Ne diyelim, Allah onlara selamet, dünyaya kolaylık versin, biz de biraz daha 'kültürlü' olup bu konuların bu cephelerine daha fazla kafa yoralım.