Biraz gözümüzü ülke dışına çevirirsek dünyada ne kadar ilginç şeylerin yaşandığını göreceğiz. Örneğin İngiltere'de hayli ilginç gelişmeler var.
Başlarına aldıkları Brexit belası gitgide genişleyen bir ölüm çukuru olarak bu ülkeyi ve siyasetini boğuyor.
David Cameron, Brexit sonrası görevinden çekileceğini açıkladı.
Muhafazakâr Parti'nin başına Margaret Thatcher'dan sonra ikinci kadın lider geçti:
Theresa May. Şu sıralarda Kraliçe kendisini Başbakan olarak atayacak.
İşçi Partisi, Katrina fırtınasına tutulmuş ağaç gibi sallanıyor. Jeremy Corbyn gitmemek için tıpkı Devlet Bahçeli gibi direniyor.
Gerçekten de durum birbirine çok benziyor.
Muhalifler oylama yapıyor, 'kongre topluyor', Corbyn, 'hukuksuzdur' diyor, 'mahkemeye giderim' diyor, 'tüzüğe aykırıdır' diyor. Galiba '68 kuşağının' böyle bir refleksi var.
Brexit dalgası 'uzak akrabamız' Boris Johnson'u da yerinden değil ama hayallerinden etti. 'Oyun kurucu' olmaktan çok 'oyun bozucu' bu 'muhalif' Muhafazakâr Parti başkanlığı için hamle bile yapamadı.
***
Brexit
1989'da
Berlin Duvarı'nın devrilmesinden sonra karşımıza çıkan en önemli dönemeç, gerek Avrupa gerekse dünya için.
Şimdi, Boris Johnson'dan daha fazla
göçmen karşıtı, daha
sert, daha
otoriter denen
May Hanım bakalım bundan sonrasını nasıl getirecek.
Angela Merkel'e benzetilen ve uzun yıllardır İçişleri Bakanlığı, Kadın Bakanlığı yapan, bir papazın kızı olan (tıpkı Merkel gibi) May, muhtemelen Thatcher gibi
'kadife eldiven içinde demir yumruk'la yönetecek
İngiltere'yi. Daha ilk günden '
Brexit Berxit'tir' deyip duruyor.
***
Lafı,
İngiltere'den çıkarıp
Türkiye'ye getireyim.
Onlar sırtlarını dönerken biz
AB'nin tam üyesi olmak için uğraşıyoruz. Şurası muhakkak ki, AB'den ayrılmayı, uzaklaşmayı, çıkmayı düşünenlerin (uluslararası) politika tercihleriyle Türkiye'nin politika tercihleri şu sıralar taban tabana zıt.
İngiltere'de Brexit'i,
küreselleşme karşıtı eski nesil sağladı, lamı cimi yok!
Yaşlı, eğitimsiz, yorgun, yoksul kuşak AB'ye hayır dedi. Türkiye'de ise AB'yi
tamamen
o kesim savunuyor. Yaşlıları
bilmem, zaten demografik olarak o konuda
gerçeğimiz Avrupa'dan çok farklıdır, söz
konusu sosyolojik özelliklere sahip çevreler
AB'yi sahipleniyor. Gerekçeleri farklı olabilir.
Ama gerçekleri bu!
Nitekim
Henri Barkey geçenlerde yazdığı bir yazıda (http:// europe.newsweek. com/ brexit-view-turkey -britain-membership- free- trade-478332?rm=eu) benimkinden hayli farklı bir açıdan yaklaşsa da bu gerçeği dile getiriyordu.
İngiltere ile Türkiye arasında yeni '
paraleller'in ortaya çıkacağını vurguluyordu.
Her ne kadar
Barkey muhakemesini
Türkiye'nin AB dışında kalacağı varsayımı üstüne oturtuyorsa da ben iki ülkenin '
evet' diyenleri arasındaki ilişkinin daha önemli ve tayin edici olduğu kanısındayım.
Burada AB'ye evet diyen kesim
göçmen politikasına da evet diyor,
küreselleşmenin değerlerine de evet diyor. Muhafazakârlığın yeniden tanımlanması gerekiyor. AB'nin bu potansiyeli kullanması gerekiyor. Kullanamıyorsa zaten iş dediğim yerdedir
, AB ve küreselleşme bitmiştir.
Bakın,
Adile Naşit teyzemiz, İngiltere ve Türkiye'ye sesleniyor, '
durun, siz kardeşsiniz' diyor... Bunu AB duysun...