'Gecikmiş adalet adalet değildir' sözünü hatırlamanın herhalde yeridir. Aradan yıllar geçti ve nihayet Yargıtay yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu. Kararın bozulmasına müncer olan birkaç husus var. Bunların ikisi öne çıkıyor.
Birincisi ve en önemlisi Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiği.
Biraz hafızalar yoklanırsa bu konuda ilk itiraz değil, Yargıtay'ın yaklaşımı. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu konuya dikkat çekmiş ve yargılamanın YD'de görülmesi gerektiğini işaret etmişti.
Gene o tarihlerde çok belirtildiği üzere tutuklama da kabul edilecek şey değildi. Bu davalar Orgeneral Başbuğ tutuklanmasa da görülebilirdi. O kadar zamana, içeride geçirilen onca süreye yazık. Geriye getirilemez o yaşananlar.
***
Yargıtay kararının basına yansıyan kısmından öğrendiklerimiz arasında dikkatimi çeken diğer husus doğrudan
Ergenekon'la ilgili.
Yargıtay Ergenekon'la ilgili ortada
somut delil olmadığını belirtiyor. Bu çok önemli bir tespit. Hele
ceza hukuku açısından bakınca yıllar sonra böyle bir sonuca ulaşmak daha da vahim.
Hemen belirteyim.
2002 sonrasında askerin içinde bir kıpırdanma
olmadığına asla inanmadım.
2007'deki 27 Nisan e-muhtırasına kadar geçen dönemde inişler çıkışlarla ordunun o kımıldanışı sürdü. Bütün o '
günlüklerin' gerçek dışı olduğuna
asla inanmam. 2002'de seçilmiş
Meclis Başkanı Bülent Arınç'ı Genelkurmay Heyetinin
birkaç dakikalık ziyaretini unutalım mı?
Tam tersine!
Darbe hazırlıkları, darbe yoklamaları orduda devam
etti. Sonunda gerçekleşmedi. Ama bu
Ergenekon davasındaki
hukuk ihlallerine bir zemin teşkil etmez. Zaten sorun da
orada: tam bir
hukuk keşmekeşi içinde,
işin bu yanı diğer konularla karıştırılmasaydı
ve ortaya tam bir ucube çıkmasaydı gerçeğe
çok daha yakın olacaktık. Ve bugünkü
uzaklığımızdan da ayrıca üzüntü duyuyorum.
***
Bu oluşum nasıl işledi, nasıl gelişti ki, bunca akıl almaz olay yaşandı? Cevap belli:
cemaat/ hizmet/ paralel yapı.
Türkiye'nin bu gerçek hakkında şimdi her zamankinden daha fazla
düşünmesi gerekir.
Bir
E. Genelkurmay Başkanını dahi tutuklattıracak derecede
her yere nüfuz etmiş, her şeye hâkim olmuş bu
hareketi
Türkiye şimdi daha aydınlık, berrak
bir kafayla değerlendirmelidir.
Bütün bunlar bir sebepten kaynaklandı:
Türkiye,
çok ağır, çok sancılı bir dönüşüm sürecinden (kelimenin gerçek
ve doğru anlamında) geçiyor. Bugünün
işi değil,
2002 sonrasının, hatta 1991 sonrasının hamlesi bu. Bu dönemde benzeri
olaylar keşke yaşanmasaydı
denemez.
Bir manada yaşanmak zorundaydı. Hatta onca acıya rağmen iyi ki yaşandı. Her şey onların sonucunda yavaş yavaş tebellür ediyor.
Ama bu yaşananlar
garip sonuçlar üretmeyi sürdürüyor. Şaşırtıcı olan o: bir
dönemde
Ergenekon'a '
taraf olanlar',
şimdi bambaşka noktalarda, o dönemde
kendilerine acı çektirenlerle, Ergenekon'u
yaratanlarla
dirsek teması, hatta
işbirliği içindeler. Demek ki, şu süreç dediğim
oluşum devam ediyor. Daha edecek!
Yüz yılın birikimi bir çırpıda aşılmıyor!