Kürt konusunda daha önce aklımıza bile gelmeyen hususlar şimdi başımıza geliyor. Kentlerde, kasabalarda silahlı çatışmalar yaşanıyor. OD'nin bugünkü hali devam ettikçe bu sorunun daha da dallanıp budaklanacağı aşikâr.
Beni asıl ilgilendiren kısmı işin, siyaset alanının da bu konuyu tamamen bir askeri mesele veya bir terör konusu olarak görüp, yorumlarını, değerlendirmelerini bu çerçeve içinde yapması.
***
Çok da uzun sayılmayacak bir süre önce Kürt meselesi gündeme geldiğinde hâkim olan söylem
uzlaşma, diyalog, anayasa, yurttaşlık gibi kavramlardan oluşuyordu. Bu bir
siyasal yaklaşımdı. Sonra, 'olaylar' gelişti ve iş çığırından çıktı.
Demirtaş kürsüye çıkıp '
seni başkan yaptırmayacağız' dediği an/ gün bombanın pimi çekilmişti. O bir
uzlaşmanın bozulması anlamına geliyordu. Ondan sonra da bu eğik düzlemde gitgide hızlanan bir düşüşü yaşamaya başladık.
Herkesin aklında şimdi
ne olacak sorusu var. Ben bu sorunun yanıtıyla değil, sorunun
hangi alanda tartışılacağıyla ilgiliyim. Ne olacak sorusunu
askeri bir soru olarak ele alırsanız cevap belli: 'terör örgütü' temizlenene kadar savaşa devam edilecek.
Bir noktayı belirterek bu değerlendirmeyi yorumlayayım: hiçbir devlet bir kentin, bir kasabanın bir örgüt tarafından bu derecede kontrol edilip, bu derecede '
kapatılmasını' kabul etmez. Bu dışına çıkılmaz bir gerçektir, eğer devlet denen olgunun varlığını kabul ediyorsak. Ama o noktada bile
çatışmanın sınırlarını ve şartlarını iyi tayin etmek gerek.
Asıl yorumum ise şu: bu aşamada bile,
siyaset devreye girmek ve çatışmayı hafifletecek, hatta halledecek siyasal yöntemi, terimleri bulmak zorundadır. Değilse, herkes biliyor ki, bir süre sonra
uluslararası kamuoyu başka türlü eleştiriler ve taleplerle ortaya çıkacaktır.
***
Kim ne derse desin Kürt sorununun çözümünde bugün
hukuki ve siyasi girişimlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Tam da bu durumda işe yaramıyorsa hukuku ve siyaseti ne yapalım? Yolu nedir derseniz, çok basit:
diyaloğun işlemesi. Mademki,
Kürt halkı PKK'dan ayrıştırılmaktadır o takdirde o kitlenin hukuki ve siyasi haklarının
terör- karşı terör çıkmazından kurtarılarak ele alınması gerekir.
Hasan Cemal'le
Tuğçe Tatari'nin kitaplarının yargı tarafından
yasaklanmasını ben bu bakımdan kendi payıma hayli sakıncalı buluyorum. Düne kadar yıllardır açık açık satılan bu kitapların şimdi ansızın başka bir mantıkla ele alınması anlaşılacak şey değil. Olmadığı gibi kitap toplatma, yasaklama bugünkü dünyada kabul edilecek işler midir?
Hasan Cemal o kitabı yazdığı için mi Kürt konusu bu aşamaya geldi veya o kitaplar da satıştan kaldırılınca mı sorun aşılacak?
PKK ile mücadeleye diyecek bir şey yok ama
Kürt sorunu ne dün sadece PKK idi ne de bugün. Hele işin bu derecede
Ortadoğululaştığı ve
ABD- İran- Rusya eksenine kaydığı bir dönemde büsbütün
PKK dışındaki yaklaşımlarla çözülecek bir konudur bu.
Çözdükçe dolaşmasın Kürt sorunu...