Diyarbakır'da meydana gelen, ondan önce sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş diğer ilçelerde oluşan, son olarak Sur'da görülen hadiseyi tek başına, kendisiyle bağlı, sadece PKKdevlet çatışması diye görmek, tanımlamak, değerlendirmek artık olanaksız. Şüphesiz öyle. Ama devlet- PKK çatışması işin sadece bir yönü. Asıl olan onu meydana getiren diğer unsurları görmek.
O zaman ikili değerlendirmemi yapmanın zamanı gelmiştir. Birincisi, Türk meselesi Kürt, Kürt meselesi Türk meselesidir. İkincisi, artık, Türkiye'nin iç meseleleri dış, dış meseleleri iç meselesidir.
Bu iki 'formülü' alt alta, yan yana getirince dışına çıkılmaz, demirden bir kafes oluşuyor. Üstüne üstlük, bütün bunları hazırlayan, OD'de meydana gelen olaylardır. Yani, Sur'la Suriye doğrudan doğruya birbirlerine bağlıdır.
Ona da bir 'formül' geliştireyim ve diyeyim ki, OD meselesi artık bir Kürt meselesidir.
***
Başka türlü nasıl olabilir?
Rusya, İran doğrudan,
Amerika dolaylı olarak
PKK'yla (ve Kürtlerle) ilişki içinde.
OD'nin geleceğini, bu ülkeler, Kürtler üstünden kurmak istiyor. Hal böyle olunca PKK'yı artık
kendisiyle bağlı, sadece
Türkiye'yle ilgili maksatları olan bir örgüt diye görmek olanaksız. Bu arada bahsettiğim
durumun bilincinde olan PKK, besbelli ki, önümüzdeki dönemde de
silahlı şiddetini artırarak, yeniden şekillenen OD içinde
başlı başına bir aktör olarak yer almak istiyor. Üstüne üstlük, bu haliyle
Öcalan'ı aştığını fark ediyor. Bir kere işin bu yanının yani
Öcalan- PKK ilişkisinin açıklığa kavuşması gerek.
İkincisi, bu anlayış, PKK'nın Kürt meselesini artık sadece
demokratik bir mesele olarak görmediğini, görmeyeceğini ortaya koyuyor. Bugüne kadar '
demokratik hakları verilseydi Kürt meselesi olmazdı' şeklinde sürdürülen (geniş ölçüde doğru) değerlendirme artık
devre dışı. PKK,
demokratik haklardan ötesine bir arayış içinde bulunuyor.
Bunun ne olduğunu söylemiyor. Ama kendi varlık nedenini kendisine doğrulayacak bir çizgiyi izliyor ki, o da
silahlı çatışmadır. İtiraf edelim, maalesef
HDP de bu yönde bir anlayışla iç içe geçirdi, kendisini o
demokratik haklar,
diyalogla çözüm çizgisinden çekip silahlı mücadeleyi sürdüren
PKK anlayışıyla bütünleştirdi.
***
Bu şartlar bir
çıkmaz sokağa, bir
kısır döngüye mi işaret ediyor derseniz
kısa, kolay ve yanlış cevabım '
evet' olur.
Doğru cevap 'hayır'dır. Hayır, çünkü
sorunu çözecek olan Türkiye'dir, iktidardır,
PKK değil. Bu çözüm de '
ebediyete kadar savaş' olamaz. Ancak
demokratik yaklaşım olur. Bir hayal kuralım. Bu şartlar içinde bile hükümet ortaya çıkıp
diyalog başlatsa,
çözüm önerileri sunsa,
demokratik sınırları genişletse bu şiddeti besler mi, azaltır mı?
Cevabın ne olduğu belli. Ama bunun
imkânsızlığını iki nedenden ötürü biliyoruz. Birincisi, bahsettim, OD yanarken
PKK başka türlü davranmaz. İkincisi, yeniden başlayacaksa
çözüm süreci bıraktığımız yerden başlamayacak. Herhalde daha ileri bir noktadan değil daha geriden bir noktadan düğümlenecek o kopmuş ip. İkincisi, peki, diyalog başlasın ama
Kürt tarafı ne istiyor sorusunun bugün için ve bugünden yarına bakarken bir cevabı yok.
Onun için diyorum ki,
Sur, Suriçi, Suriye birdir...