Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Zor soruna kolay çözüm

Uluslar da tıpkı bireyler gibi yakın dönemin 'tecrübeleriyle' düşünür. Toplumlar hatırlar. Geçmişte, yaşanmış bir olayın unutulması ve hayatın o unutuşlarla inşa edilmesi ancak bir patolojidir ve bunun örnekleri tarihte vardır. Ancak büyük bir travma, travmatik bir olay insanı o yaşadığını unutmaya iter. Bakmayın siz, 'balık hafızası' vs denmesine. Türkiye hatırlıyor her şeyi!

***

Türkiye 1990'ları, her şeye rağmen, unutmadı. Ve unutmamak, unutmaktan daha iyidir. Hatırlamak insanın aynı yoldan bir daha geçmemesini sağlar. Aynı hatayı bir daha işlemeyecektir unutmayan insan.
1990'lar kan dökülen, en kirli bir savaşın yaşandığı dönemdi. 2002'den sonra başlayan yeni evrede o olayların tekrarlanmaması için çok emek verildi. Ama daha ayrıntılı ve nesnel çalışmalardan biliyoruz ki, o engellenmeye çalışılan olaylar tam manasıyla devletin işgaliydi, devletin hukuk dışına çıkıp 'derine' inmesinin sonucuydu, modern bürokrasiyi para- militer örgütlerle felç etme girişimiydi.
O hareketin gerekçesi, 'devlet bekası' mantığı içine saklanmıştı. Siyaset bilimine göre onun aracı, şimdi çok farklı ve olumlu anlamlar yüklenerek kullanılan 'devlet aklı' kavramıdır. Eski tabiriyle hikmet-i hükumet'tir (raison d'etat/ reason of state). Demektir ki, devletin devamı için ne gerekiyorsa, meşru/gayrimeşru, yapılır.
***

Bu mantık o dönemde taleplerini dinamik hale getiren Kürt siyasetine saldırdı. Faili meçhuller bu anlayışın sonucuydu. Asker ve diğer emniyet teşkilatları bu anlayışın içindeydi. Öyle olunca da kan oluk oluk aktı. Güneydoğu bir cehenneme döndü.
2002 sonrasının büyük gelişimi bu anlayışı geriletmesindeydi. Yaratılmış siyaset boşluğu aşılırken, 2007'de bile siyaset dışı güçlerin siyaseti etkileme, siyaseti biçimlendirme girişimleriyle sarsılıyordu Türkiye. 28 Şubat, 2007'de Gül'ün cumhurbaşkanlığını erteleme girişimi hep o kesimin siyasete ve devlete hâkim olma arayışının uzantısıydı. Ama 2007 seçimlerinden başlayarak düzen değişti. Kim ne derse desin o kesim geriledi, hiç değilse kendisini örttü, kapadı.
Bugün Tahir Elçi cinayeti işte akla o kanlı, kirli tarihi getiriyor. 1990'ların yıldırıcı, kahredici dönemini hatırlatıyor insanlara. Bazılarının söylediği gibi tarih tekerrür etmiyor. Ama hafıza benzer olayları görünce çağrışımlarla malum bir iz üstünde ilerliyor. Üstelik bu noktaya büyük çözüm sürecinden geçip geldik. O umut döneminin ardından yaşanan bu olay daha da yakıcı, daha da yıkıcı.
***

Bu olayı PKK'nın gerçekleştirdiğini iddia ediyor yetkililer. Olabilir. Ama belirttiğim o hatırlayan hafıza bazen inanma güçlüğü çekiyor. En azından geniş bir toplum kesimine hâkim olan 'duygu' bu.
O zaman yapılması gereken şey çok belli: devletin/ hükümetin ne zaman mümkünse dönüp o barış sürecini yeniden başlatması. Kürtler arasında inandırıcılık böyle sağlanabilir. Savaş isteyen, savaşın uzamasından medet uman bir PKK varsa onun oyunu da bu yoldan boşa çıkarılabilir. Daha da önemlisi cuma günü ayrıntısıyla ele alacağım üzere OD meselesi de bu yoldan yeni bir mecraya dökülebilir.
Uzun sözün kısası, iş, hendeklerle mücadele etmeye dönmüşken ve Kürt kesimi dahi o hendeklere karşı çıkarken çözüm meselesinin (zorluklarını elbette biliyoruz) daha fazla geciktirilmesi sadece ve sadece durumu daha da vahimleştirir.
Zor soruna kolay çözüm... budur!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA