Seçim sonuçları üstünde durulması gereken onlarca konuyu, özelliği işaret ediyor. Temel seçmen davranışına ve dinamiklerine bakalım...
Türkiye'deki seçmenin bilinci konusunda çok yazıldı. Özellikle darbelerden sonra gösterilen seçmen tepkisinin daima demokratik doğrultuda işlediği vurgulandı. Tümüyle doğru bir saptamadır. Seçmen kendi oyu, iradesi üstünde ipotek hissettiği zaman o algısını ağır bir tepki göstererek aşıyor.
***
Acaba bu defa da böyle mi oldu sorusunu sormanın zamanıdır. Hayır,
benzeri bir tepki duygusunun seçmeni güdümlediği kanısında değilim. Bu defa seçmeni, seçim görüntüsü içinde yaşadığı referandum harekete geçirdi.
İstikrar mı
koalisyon mu sorusuna verdiği yanıttır bugünkü sonucu doğuran.
Ama bu tepki Türkiye'deki
seçmeni anlamak bakımından altın değerinde bir fırsat oluşturuyor. Siz bırakın seçim sonuçlarına dönük olarak ulemanın ürettiği spekülasyonu.
23 milyon oy onlarla açıklanamaz. Seçim sonuçlarını hazırlayan seçmenin
rasyonel davranışıdır. Seçmen
istikrar ve ona bağlı olarak üretilecek sayısız konu hakkında kararını vermiştir. Demektir ki, seçmenin kararı
ideolojik değildir.
***
Şimdi gelin bu saptamaya bağlı olarak
muhalefetin durumunu konuşalım. Bu ciddi bir sorundur. Çünkü muhalefet
Türkiye'nin bir numaralı sorunudur. Bunu çok vurguladık. Bu tutuma tepki gösterildi. Muhalefetle değil iktidarla uğraşmamız eleştirildi. Oysa '
muhalefet sorunu' derken
demokratik bir platformdan, onun bir türlü
kurulmamasından bahsediyorduk. O eksiklik bugün
en ağır şekliyle karşımızda duruyor. Muhalefet, şikâyet ettiği hiçbir şeye
müdahil olamayacağı bir
zafiyet içindedir. Bu sorunu muhakkak aşması gerekir.
Yolunu da belirtelim: HDP bir tarafa diğer
iki muhalefet partisinin kendisini
siyasal sosyolojiyle bütünleştirmesi. Oysa bu partiler birer
kapalı organizma olmaktan öteye gidemiyor. İçlerine dönük, dışlarına kapalı birer organizma bu partiler. Dolayısıyla da
antidemokratik ve '
morbid' yapılardır.
Biraz açıklayayım. Yakında kamuoyuna sunulacak bir çalışmayı izledim.
Konda'nın yaptığı bir analiz
tüm ilçe sandık sonuçlarına dayanıyor. Partilerin birbirinden aldıkları oyları gösteriyor. CHP
kendi dışındaki tek bir partiden
oy almamış. Kendi dışındaki tek bir partiye
oy vermemiş. Bu vaziyeti bir kulüp zihniyeti dışında neyle açıklamak kabildir söyler misiniz?
MHP için de aynı şeyler geçerlidir. Tek farkı
Akparti'yle etkileşimidir ki, o bile yetersizdir. Sadece bir tek şey söyleyebilirim. Bu parti her şeye rağmen
kentsel göçerlerin, lümpen kesimlerin artık çok az da olsa taşıyıcısıdır. Ama bu hiçbir şeye yetmediği için MHP
hiçbir şeyin partisidir. (Bu konuya döneceğim ilerideki günlerde.)
Sonuç şu:
dinamik sosyolojiyle kendisini
özdeşleştirmeyen partilerin
içeriden değişmesi de olanaksızdır. Türkiye için önemli olansa muhalefet seçmeninin dönüştürülmesi ve
romantik seçmenden çıkarılıp
rasyonel seçmen kategorisine yerleştirilmesidir. Uzun ve çileli bir yoldur. Ama imkânsız değildir.
Asıl demokratikleşmesi ise Türkiye'nin o zaman başlayacaktır.