Seçimin ertesini seçim belirleyecek. Seçimi de şimdi konuştuğumuz, kimse kusura bakmasın, bana bir az da manasız gelen, at yarışı hesabına çevirdiğimiz oy oranları. Ama asıl sorun o oranların nasıl teşekkül edeceği. Türk siyasetinin yapısal özellikleri tayin edici olacak. Siyaset sabahtan akşama değişen bir alan değildir. O manaya gelen boyutu siyasetin çok küçük, marjinal kısmıdır. Gövde, yapısal özelliklerden oluşur.
Çarşamba günü o gövdenin bazı niteliklerini göz önüne alarak muhtemel seçim sonuçlarına değindim. Şaşırtıcı olan şu ki, Türkiye, bu seçimde yeni bir şeyi sınamayacak. Verdiği kararı gözden geçirecek. Dolayısıyla parti tercihlerinde dramatik değişikliklerin olmayacağı açık. Asıl konunun Akparti'nin tek başına iktidara gelip gelmeyeceği olduğunu işaret ettim. Şimdi buna bağlı bazı hususlara değineyim.
***
Hemen belirteyim, ben geçen seçimde bir tek şeye bakmıştım, bu seçimde de aynı noktayı gözeteceğim:
Türkiye'deki siyasal yaşamın ana aksları. Bu aks eskiden
sol-sağ sanılırdı ve
% 70-%30 gibi bir ayrıma maruz kalırdı. Sol, Türkiye'de unutulan bir kavram oldu. CHP bir dönem kendisini o sularda dolaştırdı ve sonunda yelkenlerini indirdi. Bugünkü siyaset
üç kimlik üstünden gidiyor.
Müslümanlar, Kürtler, Aleviler. Ötesi yok.
Kürtlerin kendi özgül niteliklerini bir yana bırakırsak siyasetin dindarlar- cumhuriyetçiler arasında cereyan ettiğini,
Alevilerin cumhuriyetçilerle işbirliği yaptığını belirtmek gerek.
Ve ne yazık ki o kanat siyaset üretmiyor.
Pozisyonel siyaset yapıyor. Bakın
CHP'ye. Ne söylediği bir şey var ne önerdiği bir şey. Sadece ve sadece kendi içinde her gün değiştirdiği politikalarla meşgul.
Ulusalcılıktan başlayıp,
Cemaat çizgisinde bir siyasete geldi, neticede
Alevi partisi oldu. (
Kılıçdaroğlu 'değiştim' demiş Cumhuriyet gazetesine, o değişim de '
pozitif propaganda' çizgisiymiş. Böyle
siyaset, böyle
siyasal söylem ve onu hazırlayan böyle bir
siyasal bilinç olur mu?...)
Şunu kabul ederim. Alevilerin hâkim olduğu bu parti daha keskin bir
Alevi siyaseti yapsa (doğru veya yanlış o ayrı mesele) çok daha anlaşılabilir. Ama bugünkü siyasetinin bir anlamı yok. Türkiye'deki muhalefetin bu çizgiden bir an önce çıkması şart. Çıkmasa da önemli değil.
Kürtler o çizgiyi teslim alacak.
***
O zaman siyaset
Akparti ve Kürtler arasında cereyan ediyor. Bu
siyasallaşma iki taraf açısından da yakın dönemin en önemli hamlelerini üretti. İş
Kürt sorununun çözümüne kadar geldi. Ama ondan fazlası var. Son on iki yıl Türk siyasetinde
yapısal değişiklik dönemidir ve onun
kitleselleşmesidir. Bugünkü ana meseleyse, şimdi daha iyi anlaşılıyor, Akparti'nin
Kürtleri ve radikallumpen nasyonalistleri merkeze taşıyamamasıdır. Kürtler kimlik sorunları etrafında ayrışırken, bu siyasal ve anlaşılacak bir hareket iken MHP'de örgütlenmiş
milliyetçiler sadece tepki oyu üretiyor. Bu elbette Türk siyaseti bakımından bir eksiklik ve kusur.
O zaman seçimlerde insanlar
siyasalpratik merkezci çizgiyle (Akparti ve Kürtler)
kimlikçi- retorik marjinal (CHP ve MHP) çizgiyi oylayacak. Bu kanatların güçlerine göre de hem seçim sonucu hem de seçim sonrasındaki durum ortaya çıkacak. Böylece Türk siyaseti uzun bir aradan sonra böylesi bir yeni eşiğe gelecek. Küreselleşme, uluslararası bağlantılar ve bütünleşmeler, ekonomik ve sosyal yapı sorunlarını önemseyenlerle yani daha
rasyonel siyaset yanlılarıyla daha ideolojik, marjinal, retorik
romantik siyaset kanatları yeniden tanzim olacak bu seçimde.
Ne olursa olsun böyle olacak...