Bir televizyon programında da bahsettim, adını anımsayan artık var mı diye sordum ama biliyorum ki, eski Rusya Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Yevgeny Primakov, daha bu yıl ölmesine rağmen kimsenin aklına gelmiyor. Oysa bu (şu sıralar Niall Ferguson'un yazdığı biyografisini okuduğum) Kissinger gibi eski akademisyen ve uluslararası ilişkiler uzmanı, Putin'in görüşlerinin ve dış politikasının şekillenmesinde önemli rol oynamıştı.
Bir Arabist olan Primakov Rusya ve Araplar isimli kitabında Ortadoğu meselesini Rusya bakımından gayet açıklıkla ortaya koyuyordu:
Ortadoğu, Rusya için elzemdi, bu coğrafyanın terk edilmesi asla düşünülemezdi.
Bölgenin bir uzmanı olarak Primakov daha Gorbachev zamanında bölgeyi Rusya bakımından biçimlendirmeye çalışmıştı. Eski başbakan, biraz da haklı olarak, Rusya'nın çıkarlarını hem ABD'nin bölgedeki hâkimiyeti hem de Rusya'nın Akdeniz'e açılma imkânları bakımından söz konusu ediyordu. Nitekim Primakov Arap Baharını da bir Batı komplosu olarak nitelendirecekti.
***
Gelin görün ki köprülerin altından çok sular aktı, Rusya, haydi
Saddam bir yana, en son
Kaddafi'yi kaybetti. Kürtler bölgede yeni bir denge oluşturdu.
Suriye dağıldı.
Bu koşullar altında Putin, gene kendisi bakımından kaçınılmaz olarak bölgeye müdahalede bulunuyor. Ve
Esad lehine hamleler yapıyor, çok açık olarak. Bunun Rusya bakımından birkaç nedeni var ve hiçbirini tahmin etmek zor değil.
Birincisi, bölgedeki gerilim ve çatışmaların
mezhep temelinde olduğunu biliyor. Dolayısıyla Türkiye'nin de içinde bulunduğu
Sünni paktının kazanması halinde Suriye'nin gene
Türkiye politikaları lehinde çözüleceğini görüyor. Bunu engellemesi gerek. Çünkü o takdirde
Lazkiye ve
Tartus limanlarını yitirecek.
İki, bölgedeki
Suudi nüfuzu genişleyecek. Irak'ın ortasındaki bölgenin
DAEŞ'in eline geçme ihtimali yüksek. Yeni karmaşalar doğacak.
Üçüncüsü,
İran savaşı, bir ölçüde de bölgeyi kaybetmiş olacak.
Şii hareketi önemli bir darbe yiyecek. Oysa İran bir yandan
dünya siyasetine dönüyor, diğer yandan
Irak'ın güneyindeki Şii yapılanması üstünde müessir. Rusya'nın oyununu İran'la
oynamaması için hiçbir neden yok.
Son olarak da
Türkiye. Evet, son dönemde
50 milyar dolara çıkan bir ticaret düzeyi var.
100 milyar dolar hedefleniyor. Ama Türkiye bölgede etki alanını genişletiyor. Hele
Esad'ın devrilmesiyle birlikte
Türkiye politikası galip gelecek ve bu Türkiye'ye yeni imkânlar verecek. Bir manada gene
Akdeniz kontrolü Türkiye'nin elinde olacak.
***
Bütün bunlardan sonra Rusya adını koysa da koymasa da
İran'la ittifak etti ve bir
enerji bağımlısı olan Türkiye'nin bu özelliğini de göz önünde tutarak bölgedeki varlığını ortaya koydu. Bilhassa İran'la ittifakın Türkiye'yi sıkıştıracağı muhakkak. Rusya bunu bildiği ve kararlılığını göstermek için iki şey daha yaptı.
Birincisi,
Başbakan Davutoğlu'nun da belirttiği gibi Türkiye'nin kolladığı
ılımlı muhaliflere saldırdı. Anlaşılan onlara önemli zarar verdi. İkincisi, kararlılığını göstermek için
Türkiye hava sahasında tacize başladı. Bunun devam etmeyeceği belliydi. Vazgeçti, bir
çalışma grubu kurulsun dedi. Ama bu
Rusya'nın pozisyonunu değiştirmeyecektir. Kuzeyden uçabileceği halde o yolu kullanmayıp
İran ve Irak'ın güneyinden uçaklarını göndermesi zaten o pozisyon kararlılığının bir göstergesi.
Rusya'nın hamlesi en az Suriye savaşının başlaması kadar önemlidir. Bir de
Kürt boyutu var ki işin, başka bir hikâyedir...