Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Masada kalan kazanır

Hey gidi hey, bundan kısa bir süre öncesinde, Rusya Suriye'ye tank, uçak, top, tüfek gönderecek, bütün bunlar dünyanın gözü önünde cereyan edecek fakat kimseden, özellikle de ABD'den ses çıkmayacaktı ha... Böyle bir şeyin değil gerçekleşmesi, düşünülmesi bile idrak dışıydı. Ama oldu işte! Zaten öyle bakarsanız, Rusya, Ukrayna'ya girdi, Kırım'ı ilhak etti gene kimseden ses çıkmadı. Çıkıp çıkmaması bir yana ABD, Rusya'yla oturup Suriye işini nasıl çözeceğini konuşmaya hazırlanıyor.
Derken, o esnada, Obama, BM kürsüsüne çıkıyor ve Esad'ı yerden yere vuran bir konuşma yapıyor. Dengeler yeniden değişiyor. O esnada BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon çıkıp meselenin, içinde Türkiye'nin de bulunduğu beş ülke tarafından çözüleceğini belirtiyor.
Bunlar, dünyada çok şeyin değiştiğini gösteriyor.
Dolayısıyla OD dediğimiz kaynayan kazan daha çok uzun süre buhar çıkarmaya, fokurdamaya devam edecek. Edecek, ama bu arada 4 milyon insan öldü, 6 milyon insan mülteci durumuna düştü. Üstünde fırtınalar koparılan ve Rusya'nın onsuz olmaz dediği Esad, ülkenin sadece % 14'ünü kontrol ediyor.

***

Bu şartlar altında gelin komplekslerimizi bir yana bırakıp konuşalım. Suriye sorununun çözümünde Rusya'nın ve Türkiye'nin dışında kimsenin bir pozisyonu bulunmuyor. Rusya, Esad'sız olmaz derken Türkiye de Esad'la olmaz diyor. İran ise başka hesapların peşinde. Bölgede bulunan, sağlam, yerleşik bir ülke olarak İran kendi Şii yayılmacılığının ardında uzun vadeli planlar yapıyor. Suriye'ye doğrudan müdahil değil. Ama onun da bir parçasının olduğu bütün oluşumların içinde. Sonunda iş dönüp dolaşıp şuralara geliyor:
OD'da ve münhasıran Suriye'de kimsenin somut, belirgin bir oyun planı yok.
ABD dünya jandarması olmaktan hiç değilse Obama süresini doldurana kadar çıktı. Yeni dönemde ne olur bilinmez. Şu anda Rusya, bu durumun hazırladığı boşluğu dolduruyor. Akdeniz'e açılan kapılarını ne pahasına olursa olsun muhafaza etmek istediği için Putin, eski Başbakan Primakov'un 'Rusya ve Araplar' kitabında öne sürdüğü tezleri benimseyerek OD'da, Suriye üstünden bir köprübaşı tutmaya çalışıyor.
Avrupa, kısmen İngiltere dışında, OD'da yok. Olmayacak da. OD için attıkları tüm adımlar yanlış, daha da beteri ölümcül sonuçlar üretti.
***

Gelelim Türkiye'ye. Türkiye OD'da olacak. Olmalı da. Yanlış yapmıştır, eksik yapmıştır, ileri gitmiştir, geri kalmıştır onlar ayrı meseleler ama Türkiye için OD bir kaderdir. O da bunun gereğini yerine getirecektir. Demektir ki, Türkiye, OD üstünden özellikle Rusya ve İran'la, bir ölçüde de ABD ile uğraşacaktır.
Önümüzde duran ve kısa vadede kesinlikle yatışmayacak OD ve Suriye konusunda bu pozisyonunu korurken Türkiye özellikle Rusya ile çekişecektir. Bir yandan enerji konusunda neredeyse çok bağlı/bağımlı olduğu Rusya var, diğer tarafta Suriye konusunda anlaşamadığı Rusya. Benzeri bir şey, bu ölçüde olmasa bile İran bakımından da söylenebilir.
O zaman Türkiye'nin önümüzdeki dönemde son derecede esnek, rasyonel, dikkatli ve pragmatik bir politikayla hareket etmesi gerekiyor. Ancak küçük çıkarın büyük çıkarı öncelemediği bu politikayla Türkiye bu dönemi aşabilir.
Masada kalmanın yolunu bulmak zorunda Türkiye, çünkü büyük Amerikan zengini Warren Buffet, başarısını bir tek hususa bağlıyordu: masada kalmak... Masada kalan kazanır diyordu. İş onun yolunu bulmakta...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA