Attila İlhan ölene kadar 1940'ları '40 karanlığı' diye adlandırdı. İnönü iş başında, dünya savaştaydı. Türkiye savaşa girmemişti ama Almanya'nın karşısında da değildi. Tersine, o ülkeyi de bütün Avrupa'yı da kasıp kavuran 'führer kültürü', faşizmin özüne uygun (bizde her şeye rağmen hâlâ devam ettiğini düşündüğüm), akıl almaz bir şiddete dayalı devlet anlayışı Türkiye'de de hükümrandı. İnönü ve devlet neyin olacağına, neyin olmayacağına karar veren, bütün topluma kan kusturan otoritelerdi.
***
16 yaşında ellerine kelepçe vurulup tutuklanmıştı,
Attila İlhan. Nedeni büyük
Nâzım Hikmet'in şiirini okumasıydı. Gene o yıllarda, uzaktan hısımı olan Nâzım Hikmet'in şiirlerini okuduğu için gene çocuk yaşındaki (1921 doğumluydu)
Necla Tekinel de tutuklanıyordu. Belki gözaltı, belki gözdağı ama devletin soğuk ensesini '
komünizm propagandası yapıyor' diye ensesinde hissediyordu.
Aradan biraz zaman geçti. Savaş bitti. İnönü, zekâsıyla, artık
Müttefiklerin safına katılması gerektiğini sezdi. '
USA'nın yanında yer almamız gerektiğini düşündü. Ama '
demokrasi yapmanız gerek' denince apar topar '
çok partili hayat'a geçildi.
1946'da DP! Zemberek boşalmış, ok yaydan çıkmıştı. İktidar yani devlet göz açtırmıyordu ama halk oluk oluk özgürlüğüne koşuyordu.
***
Necla Tekinel, 25 yaşında
DP Sarıyer İlçe Teşkilatını kuruyor. Mora'dan gelmiş bir ailenin kızı. Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş. Genç bir avukat. Aklında
sivil siyaset var. Milletvekilliği umurunda bile değil.
Belediye Encümen Azası olmak istiyor. Oluyor da. Ama o arada, bir konuşmasında, 'biz' diyor '
iktidara gelirsek ezanı Arapça okutacağız, yeniden.' Demokrasi var ülkede (!) ama
Tekinel gene tutuklanıyor. '
Komünizm propagandası' yapan kadın bu defa da '
şeriat propagandası' yapmış sayılıyor.
Nihayet DP tarihinde (daha doğrusu Türkiye tarihinde) ilk defa diretip
önseçimle geldiği
milletvekilliği ve
1960 darbesi. Tekinel
Yassıada'da. Mahkemeler sırasında tutukluyken hamile olduğunu fark ediyor. Kimseye haber vermiyor. Gene tutuklu
Prof. Saliha Baykan, arkadaşının gördüğü kötü muamele karşısında 'hamile kadına böyle davranmaya utanmıyor musunuz' deyince fark ediliyor.
Oğlu, kuzenim, çok başarılı cerrah
Mehmet Tekinel hapishanede doğuyor. Annesine
18 gün izin veriliyor. Sürenin sonunda Necla Hanım oğlunu dayımın eşi
Mübeccel yengemin ve Necla Hanımın eşi, daha sonra AP milletvekili ve bakan
İsmail Hakkı Tekinel'in annesine bırakıp hapishaneye dönüyor. İki yıl
Kayseri cezaevi. Sonra tekrar milletvekilliği, eşinin siyaset hayatı.
***
Öyle başladım öyle devam edeyim. Yıllar önce bir gün konuşurken Attila Ağabey'e, '
Bu Dünyadan Nâzım Geçti kitabında,
Va-Nu insanlar dünyaya nasıl sarı saçlı, siyah gözlü geliyorsa, o şekilde, tab'an (doğasıyla) ilerici- gerici gelir- diyor' demiştim. Her zaman yaptığı gibi, gözlerini devirerek sağına, Divan Pastanesinin sokağa açılan camlarına bir tek saniye bakıp heyecanla 'elbette' demişti. Vala Nurettin'in söylediği ilericilik-gericilik
ideoloji manasında değildi. İnsanların içinde yaşadıkları şartlara isyan etmesi, başkaldırması veya onları benimsemesi, onlara boyun eğmesiyle ilgiliydi.
1940'larda bir genç kadın, içinde nasıl bir dürtü duyar, nasıl bir kişiliğe sahiptir ki, devletin zulmü o seviyedeyken kalkıp bunca işe soyunur.
Nâzım Hikmet'in dediği gibi 'belki bu halin/ fizyolojik, psikolojik filan izahı vardır...' ama hepsinin ötesinde bu bir kişilik meselesidir. Bir de geçen hafta çarşamba günü öldüğü ana kadar hep
Belediye Encümen Azalığıyla övündüğüne bakılırsa galiba bu işin bir de demokrasi âşığı olmakla izahı vardır.
Cuma günü toprağa verdiğimiz
Necla yengem bir demokrasi kahramanıydı...