Kısa veya uzun bir sürede hükümet kurulacak veya kurulmayacak. Ben bu konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dikkatle izlenmesi gerektiği kanısındayım. Erdoğan, siyaseti denklem yani eşitlik üstünden değil, eşitsizlik üstünden kurmayı bilen ender politikacılardan. O nedenle de her defasında beklenenin dışında bir hamle yapıyor.
Şimdi hükümet kurulsun diyor. Söylediklerimi bir an için unutup, kurulacağını kabul edelim. Bu biraz da kaçınılmaz bir adım. Erken seçim bu hükümetin ardından gelir veya gelmez. O bugünün sorunu değil. Şimdi önemli olan hükümet olmaktır. Ama CHP mi olur MHP mi olur, bu 'partner', onu zaman gösterecek. İşte tam o noktada, Attila İlhan'ın tabiriyle söyleyeyim, iki soru, kanlı kasap çengeli gibi kafamda beni rahatsız ediyor.
***
Bir, bu koalisyona
AK Parti tabanı ne diyecek?
AK Parti tabanı bir koalisyon hükümeti kurulmasından elbette
rahatsız. Acaba o koalisyonu aşacak bir formül var mı, sorusuyla meşgul, taban. Evet, var, koalisyon kurmayıp
tekrar seçime gitmek. Onu şu aşamada yapabilir mi, bunu bilemiyor, kestiremiyor.
Cumhurbaşkanının yakın çevresinin bir tekrar seçime hazırlandığını biliyoruz. Diyelim ki, buna rağmen CHP ile denenecek o koalisyon. Gerçekleşmesi, eğer
Erdoğan belirleyici bir faktörse bence zor. Nedeni çok açık.
Birincisi, o koalisyonu
dış dünya ve
Türkiye'deki büyük sermaye istiyor. Peki, Erdoğan siyasi tarihi boyunca bu çevrelerle çatışmadı mı?
Tüsia d'ın simge olduğu,
merkez medyanın hakim olduğu bir söylemle bu çevrelere
karşı çıkmadı mı? Şimdi onların istediği bir koalisyonu kendisi için zararsız, tehlikesiz, tehditsiz göreceğini düşünmek siyasetin temel dinamiklerine aykırı.
İkincisi, aynı tepkinin,
Türk sağ siyasetinin baştan beri
ana belirleyicisi olan AK Parti içinde de aynı güce sahip
küçük sermaye (Anadolu sermayesi) tarafından da
benimsendiği kanısındayım. Daima hakim olan, daima tayin edici olan
küçük sermaye ki,
Erdoğan git gide o sermayeyle bütünleşmiştir, CHP koalisyonuna karşı çıkacaktır, çıkmaktadır.
Bu koalisyonun kuruluşu bu iki unsurun etkileşimine ve onların analizine bağlıdır.
***
Şimdi gelelim ikinci çengele, öteki tarafa,
CHP'ye.
Neredeyse
ebedi mağlup diyeceğim, son mağlubiyetini
Deniz Baykal aracılığıyla hatta
onun elinden tatmış ve öylece Baykal'ın
rövanşına da hedef olmuş
Kılıçdaroğlu, 'gerekirse ben kabineye girmem' diyor.
Bunun, esasen bir partinin
başsız, daha da önemlisi
politikasız yani
iddiasız olduğunu söylemek anlamına geldiğini bilmiyor Kılıçdaroğlu.
Yayınlanan o
14 maddelik çerçeve pek bir şey ifade etmez. Zaten, bir süredir,
MHP dahil kimse o çerçeveye itiraz etmez deniyor. Bu demektir ki, o
genel bir metindir. Bir
siyaset deklarasyonu değildir. Daha da ileri gidelim. Görülüyor ki, CHP'nin bir
siyaset hazırlığı yoktur. Doğaldır. CHP kendisini iktidar olarak görmüyordu. Öyle bir hazırlık yapmadı.
İkincisi, partinin % 60'a yakın kısmı
önseçimle geldi. Önseçim lider açısından Cehennemi bir ortam yaratır. CHP içinde,
Alevi tabana dayanan o dinamik, önseçim kitlesi, AK Parti koalisyonunu, Kılıçdaroğlu'na dar edecektir. Bu kesindir.
Zor şeydir siyasette
eşitsizlik kurmak.