Koalisyon görüşmeleri başladı. Oyun kurucu hala AK Parti. Çünkü, son seçimlerle birlikte % 60'lık muhalefet % 40'lık iktidardan büyük hale gelmişse de birleşip iktidar olamıyor. Bu gerçek eski tabirle kuvveden fiile dönüşmüyorsa kafa yormak gerekir.
Gayet ilginç gördüğüm bu sebep, bence, bu bloğun koalisyon kurmasını engelleyen ana unsuru da içinde barındırıyor: politikasızlık.
Bu değerlendirmenin ağır olduğu söylenebilir.
Ama CUNY'den, doktora öğrencisi Yasemin Yılmaz'ın seçimden önce yayınlanan, koalisyonu öngören gayet ilginç değerlendirmesinde bir nirengi noktası var. Yılmaz, Syriza örneğini anımsatarak o partiyi Yunanistan'da iş başına getiren dinamiğin 2002'de AK Parti'yi iktidara taşıdığını belirtiyor. AK Parti Syriza'ydı diyor ama bugün Türkiye'de yeni bir Syriza olayı olmaz, çünkü, o derecede bir ekonomik kriz yok diye de ekliyor. O zaman diğer partiler nasıl bir politika üreteceklerini kestiremiyorlar ve iktidar bloğu oluşturamıyorlar.
Bu noktaya gelinmesinin nedeni sınıf ve toplum dinamikleridir. Yani, % 60'lık blok kendi içinde birleşip iktidarı AK Parti'nin ekinden alamıyor. Çünkü, muhalefet ortaklığı yok. MHP ile HDP'nin çelişen durumları ortada. CHP'nin ise 'durumsuzluğu' ortada. Bu partilerin bir tek ortak paydası AK Parti karşıtlığıdır, buna Erdoğan karşıtlığı demek de kabil. Ama bu karşıtlık % 60 bloğunu iktidar yapmaya yetmiyor. Bu koşullar ne sınıfsaldır ne de toplumsal.
Öte yanda AK Parti'nin de artık sıkıntıları var. O da elini serbest hissedip hareket edemiyor. Kısıtlamalara sahip. Toplumsal dinamikleri kontrol edebiliyor fakat siyaseten güçlükleri yaşıyor.
Daha açık şöyle söyleyeyim: AK Parti toplumsal/ sınıfsal dinamiklere sahip fakat siyasal güçlükler yaşıyor. % 60 bloğuysa siyasal dinamiklere sahip fakat toplumsal/ siyasal dinamiklerden mahrum. Koalisyon bu gerilimden doğacaktır.