Hemen belirteyim, belki tabanının fanatik kesimi küsecektir, sırtını dönecek, karalar bağlayacaktır, Cumhuriyet elden gitti diye düşünecektir ama CHP'nin üst yönetimi Akparti'yle bir koalisyonu çılgınca bir tutkuyla istiyor.
Nasıl istemesin? Seçimden net, mutlak, katı bir yenilgiyle çıkmış bir parti, kılını kıpırdatmadan, kendisini rüyasında bile göremeyeceği bir iktidarın eşiğinde buluyor. Bakanlık koltukları, zamanında Baykal'ın SHP'li bakanları takbih etmek için söylediği şekilde söylersem 'kırmızı plakalı arabalara kurulup oturmak' hiçbir siyasetçinin istemeyeceği bir şey değildir.
***
İyi ama, bu koalisyon, hiç öyle hesaplar yapılmasa da, ben arı kovanına çomak sokayım, CHP'nin işine gelecek midir?
Kısa vadede evet. Hele
Baykal da
Meclis Başkanı seçilirse, daha önce çok yazdığım gibi, sistem, bıraktığı yere geri dönecek, tam manasıyla bir
rövanş anlayışıyla iktidarı kullanacaktır. Akparti'nin bu gidişi dizginlemesi, kontrol etmesi çok zor, hatta zordan da zor. Dolayısıyla CHP koalisyonu kurarsa birinci raundu kazanacaktır.
Gelin görün ki, sonrası zor. Zor, çünkü CHP, sanıldığının tersine, büsbütün
köşeye sıkışacaktır bir koalisyon hükümetinde. Eğer
sistemin, hatta
eski sistemin partisi olursa ki, öyle olacağı aşikâr, Türk siyasetinde
hareketli taban dediğim, dinamik unsurlardan daha da kopacaktır CHP. Açın bakın istatistikler, televizyon kanallarında bazı genç siyaset bilimcilerin kanlarını dökerek tersini savunsa da, CHP, o
hareketli tabandan yani
gençlerden, göçerlerden, işçilerden, Kürtlerden oy alamıyor da alamıyor. Hâlâ ve hâlâ
yaşlı, eğitimli, gelirli, biraz da beyaz yakalılardan oy topluyor. Onların bir bölümünü de,
HDP'ye kaptırdı.
Şimdi hükümete girer ve belirttiğim politikayı izlerse o çevreleri daha da yitirecek.
***
Çoğu insanın
Atatürk biyografisiyle tanıdığı ama SHP ve Türkiye'deki sosyal demokrasi hakkında çok değerli makaleler de yazmış
Andrew Mango, bu kesimin siyaset başarısızlığını devlet- toplum çatışması ekseninde mükemmelen izah etmiştir.
Mango'ya göre, devlet,
iktidar olma kapasitesini kaybettiği için zaman zaman
CHP'den soğuyup uzaklaşır. Bu defa, sosyal demokrasi, yeni bir kapasite kazanmak için
geleneksel tezleri terk eder, yeni görüşler savunur. Devlet bu defa da partiyi ve ideolojiyi kendisine büsbütün yabancı bulur. CHP'nin kendisi de bir
yabancılık,
yalnızlık hissedince
nostaljik bir şekilde
eski dönemleri ihya edecek politikalara sarılır. O zaman toplum onu dikkate almaz. Bu fasit daire böyle devam eder.
Şimdi düşünelim,
Kılıçdaroğlu'nun iş başına gelmesinden bugüne kadar geçen süre bu şablona uymuyor mu? Önce
ulusalcı, bir ara solcu, sonra MHP'li, derken şimdi bilmiyorum neci CHP
devlet ve toplum arasında salınıyor. Gene de açıkça gördüğüm bir nokta var ki, CHP, kesinkes bir
sol ve sosyal demokrat parti değil,
Alevi partisi olarak
devlet restorasyonu maksadını taşıyor.
Tekrar edip duruyorum, seçilip seçilmemesi bir yana,
28 Şubat'ın, 367 gülünçlüğünün ve utancının mimarlarından Baykal'ın ortaya çıkışı tesadüf değildir. Bir işarettir. CHP'nin yayınladığı
14 maddelik manifesto bir işarettir. CHP, siyasetinin ve yaklaşımının işaretini vermiştir. Bu metot ve anlayış ise defalarca halktan dönmüştür. CHP aynı anlayışı bir defa daha deneyecek, Akparti'yi kendisine dayanak yapacaktır.
İyi de, görünen köy ise kılavuz istemiyor...