Belki hocalıktan gelen bir özellik, belki eski bir matematik-mühendislik öğrencisi olmanın sonucu, bilemem, karmaşık meseleleri basite indirgemek ilkemdir.
İngilizlerin, Amerikalıların 'az çoktur', 'en iyisi basit olandır' laflarını içime sindirmişimdir.
Bu mantıkla ele alınca koalisyon arayışları ilginç sonuçlar doğuruyor.
***
Uzatmadan söyleyeyim:
Akparti'nin koalisyon yapabileceği iki parti,
CHP ve MHP tamamen iki farklı anlam ifade ediyor.
Kiminle koalisyon kurulacağı
sübjektif ve basit bir karar değil. Türkiye'de belli kesimler bu koalisyona
Akparti sonrasının nasıl tanzim edileceği ile ilgili
sistematik bir mesele olarak bakıyor. Açıklayayım...
İş çevreleri ve Kürtler başta olmak üzere farklı toplum kesimleri Akparti'nin
tek parti iktidarı kuran çoğunluğunu elinden aldı. Bunu başardılar. Şimdi bundan sonrası
tanzim edilmek isteniyor.
***
O çevrelerin planladığı
restorasyon döneminde CHP sisteme
doğrudan müdahale arayışı içinde. Aynı kesimlerin
AKP-CHP koalisyonu istemesinin/beklemesinin nedeni sistemin
boydan boya revize edilmesini istemeleridir. Bu revizyon mesela
Baykal'ın kişiliğinde tecessüm ediyor.
Baykal'ın Meclis Başkanı seçilmesi, eğer gerçekleşirse, yeniden
28 Şubat dönemine dönülmesidir. Bugünkü 28 Şubat,
1997'dekinin aynı olmayacaktır. Ama
sembolik de olsa, Meclis, sistemin güvendiği,
CHP'yi askerin partisi haline getirmiş Baykal'a teslim edilecektir. Eh, kırk yıllık Kani'yi Yani yapmak da mümkün olmadığına göre söyleyecek fazla bir şey yoktur.
Kaldı ki, CHP,
14 maddelik restorasyon projesini de açıklamıştır. O maddelerin üstü kazınıp altına bakılırsa şu bahsettiğim
sistem restorasyonunun ne kadar somut bir talep olduğu görülebilir.
MHP ise
restorasyonun öteki boyutudur.
Yolsuzluk tartışmaları işin vitrinidir.
Elbette önemlidir. Ama MHP asıl
Kürt meselesinin üstünde duracaktır. Sistem ona bu vazifeyi biçmiştir. Bu öyle az buz bir iş değildir. Kürt konusunun bir
barış işi olmaktan çıkıp bir
ulusal sorun haline gelmesi yeniden
güvenlikçi politikalara dönmektir.
Böylece
asker yeniden sistemin anahtarı olacaktır.
***
Taraflar koalisyon oyunu kuruyor. Doğal.
Siyaset akıl oyunu demek. Ama o oyunun ardında bu arayış var. Türkiye'de sistem hâlâ
2002 sonrasının şoku içinde. Uzun bir aradan sonra ilk raundu kazandığına inanıyor.
O kadar ki, Akparti'nin aldığı
% 41 oy, kazandığı
sandalye sayısı o çevrelerde hiçbir şey ifade etmiyor.
Kılıçdaroğlu'nun kendi içinde anlamlı teklifiyle
% 60 bloğunun bir şey yapamamasına rağmen teker teker partilerden çok azınlıktaki sandalye sayısı daha fazla önemseniyor.
Sistem '
rövanş' almanın peşinde. Hatta şunu söyleyeyim: bu kadar büyük bir iştah ki, o sistem kendi getirdiği
Kılıçdaroğlu'nu asıl evladı
Baykal'a yem etti. Direnmesine rağmen Kılıçdaroğlu, bu gerçeği göremediği için, Baykal'ın adaylığını
engelleyemedi.
O harareti çok yüksek ateş
Kılıçdaroğlu'nu kavurdu. Şimdi, Baykal'ı içerden fire verdirerek seçtirmemeye çalışacak. Ama burada da bıyık-sakal sıkıntısını yaşıyor.
Bu sistemik bir durumdur. Siyaset bu nesnel şartları görüp, değerlendirip, çözümleyince anlam kazanır. Asıl iş soğukkanlılıkla bu gerçekleri görmektir.
Spekülatif ve tarafgir tartışmaların dışına çıkmaktır.
Akparti bütün bunlara karşı bir şey yapamaz mı derseniz, evet yapabilir, ama onu şimdi söylemem, bir sonraki yazıda yazacağım.