Önümüzde duran koalisyon seçeneğinin iki anlamı var. Birincisi, evet, toplum, iktidar iradesini kısıtlamak istedi. Akparti çevreleri bu gerçeği benimsemiş görünüyor. Ortaya çıkan kararı eleştirmiyor. Halk böyle istedi diye düşünerek yola devam edeceğini varsayıyor. Koalisyon hükümetiyle bugüne değin sürdürdüğü siyasal çizgiyi, tercihleri koruyabileceğini düşünüyor. Bu bir dış koalisyondur.
Bunun böyle olamayacağını daha önce belirttim. Hiçbir dış koalisyon herhangi bir partinin siyaseti kendi istediği şekilde tanzim etmesine izin vermez. Bu defa daha da dramatik bir nokta var. Koalisyonun CHP ile yapılması Akparti iradesinin (ama doğru ama yanlış) büsbütün kısıtlanması anlamına geliyor. Ortada esen havaya bakmak yeter. Sanki Akparti koalisyonun azınlık, CHP de çoğunluk kanadı olacakmış gibi bir izlenim yaratılıyor. Bu durum, MHP için bile geçerli. Yeni dönem Baykal'dan başlayarak tanzim edilmek isteniyor.
***
Peki, Akparti bu
kısıtlamadan, bu kuşatmadan çıkamaz mı?
Çıkabilir. Bir tek şartla: seçimin işaret ettiği
koalisyon kavramının anlamını gerçekten anlarsa.
İç koalisyona döner, onu kurarsa...
Bana kalırsa, siyaset pratiği açısından başka bir partiyle kurulacak bu koalisyon hükümetinde
etkin olmanın ve koalisyondayken de Akparti'nin siyasal iradesini güçlü tutmasının yolu, bu
iç koalisyonu denemesidir. Bu bilmece gibi cümleyi açayım.
***
Seçmen
koalisyon derken Akparti'yi başka bir partiyle iktidarı bölüşmeye icbar etti. Ama bununla vermek istediği mesaj Akparti'nin bizzat kendisine yönelikti. Akparti'ye bozduğu
toplumsal koalisyonu yeniden kurmasını öneriyordu.
Akparti
çekirdek bir
ideoloji ve
taban etrafında kurulmuştu, bütün partiler gibi. 2002 sonrasında çok doğru ve yerinde bir adım atarak o
çekirdek taban ve ideolojiyi dışa doğru
genişletti. Farklı toplum kesimleriyle
ittifaklar yaptı.
Kürtlerle, liberallerle, büyük şehir sosyolojileriyle koalisyonlar kurdu. Bir
taşıyıcı parti ve iktidar oldu. Bu Akparti'nin oluşturduğu
iç koalisyondu. Hayır diyecek var mı bu tespite, yok!...
2013 sonrasındaysa, şu veya bu sebepten ötürü, bu koalisyonlarını bozdu Akparti.
Gezi olaylarının ardından yeni bir ortam oluştu siyasette. Siyasal oyun bu ortamı biçimlendirmek istedi ve ardından da kullandı. Ama bu siyaset oyununun bir doğal parçasıydı. Akparti, bunu böyle görmekten ziyade, bir
iktidar refleksiyle kendi içine kapanarak o ortamı besledi.
***
Şimdi
7 Haziran seçimlerinde halkın sandığa attığı oyla verdiği mesaj budur:
halk, Akparti'nin eski koalisyonlarına dönmesini istiyor. Bunu, başka nasıl olacak, Akparti'yi bir başka partiyle koalisyon kurmaya mecbur bırakarak ifade ediyor. Ne var ki, bu işaretin daha ileriye giden bir başka anlamı da var. O da söylediğimdir: Akparti,
önceki iç koalisyonlarına dönsün, bir
taşıyıcı parti olsun.
Bu elbette olabilir. Akparti yeniden demokratik, çoğulcu, farklı toplumsal oluşumları kucaklayan, muhafazakârım demesine rağmen liberal, ilerici, dönüştürücü, AB ile ilişkilerini somutlaştıran kimliğine dönerse, daha geniş bir toplumsal paydayı kucaklarsa iç
koalisyonu, içindeki koalisyonu kurar. Dış koalisyonu o vakit haydi haydi başarır. Çünkü
moral üstünlüğü ele geçirir ve
koalisyonun büyük ortağı olduğunu o zaman hissedip, hissettirir.
Evet, önce iç koalisyon...