Geçen hafta bir yazı yazdım. Kürt siyasetinin artık daha yaratıcı olması gerektiğini söyledim. Kesinlikle öyle. Ama daha sonra düşündüm. Bütün siyasetin daha yaratıcı olması gerekiyor. Nedeni içinde yaşadığımız dünya...
Yaratıcılık gerçekten de içinde bulunduğumuz dönemin en önemli iki kavramından biri. Diğeri buluşçuluk (innovation). 21. yüzyıl, geçen çağın son çeyreğinden beri, bir kurtuluş yolu olarak bu kavramları seçti. 20. yüzyıl biterken ortaya çıkan teknoloji devriminin genç, okullarından atılmış insanlar tarafından gerçekleştirilmesi toplumlara ve kurumlara yepyeni düşünceler aşıladı.
Patrick McCray ve CW Cooke yazdıkları kitapta, Orbit olarak nite- lendiriyor Bill Gates'i, Steve Jobs'u, Sergey Brin'i, Larry Page'i, Jack Dorsey'i. Bunlara Mark Zuckerberg'i ve yakın çevresini ekleyin. Ortaya iki orbit çıkar. Her iki çekirdeğin nükleusunda ise aynen belirttiğim gibi, okuldan kovulmuşlar, atılmışlar yer alıyor. Ama bu insanlar, evlerinin garajında mucitlik yaptılar ve dünyayı değiştirdiler. Shane Snow, daha da ileri gidip, 'hacker'ların bile teknolojiyi ne kadar ileri götürebileceğini yazdı kitabında.
Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bugün dünyayı değiştirmek için gerekli olan tek bir şey var: basit, küçük bir düşünce. Bunun, Einstein'ın görelilik kuramı kadar büyük, güçlü, görkemli bir şey olması gerekmiyor. Uber gibi taksi çağırma programı yeterli. Yani bir Apps uygulaması arıyor, düşünüyor, bulmaya çalışıyor herkes.
Hayat bu yataklarda akarken politikanın sözünü ettiğim şu gelişmelerle uyum içinde olmayışına, bırakın yaratıcılığı, gerçekçidir denebilir mi? Daha da ileri gideyim. 1990'ları hatırlayın. Siyaset alanındaki gelişmeler dünyayı yerinden oynatıyordu. Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra ortaya çıkan yeni dünya düzeni gerçekten de yaratıcı ve yenilikçiydi. Ulus devlet, milliyetçilik, tekçi yapılar o dönemde aşıldı.
Üstelik tarih, yeniliklerin büyük devrimlerle ortaya çıktığına tanıklık etmişti. Fransız, Rus, Çin, Anadolu devrimleri büyük kırılmalarla, büyük kopmalarla gerçekleşmişti ve elbette bir yeniliğe tekabül ediyordu. Şimdi ise o manada bir devrim değil insanların aradığı.
Bu defa, o derecede külfetli, dünyayı yakıp yıkan, kasıp kavuran siyaset modellerinden uzak durarak değiştirmek istiyordu insanlar dünyayı Bunu yaparken daha barışçıl yöntemler içinde kalmak çabasındaydılar.
Fakat bu içinde yaşadıkları dünyadan bıkıp usanmadıkları ve onu alt üst etmek istemedikleri anlamına gelmez. Bir kere elektronik devrim dediğimiz şu ahir zaman hareketinin altında, arkasında 1968 gençliğinin olduğunu unutmayalım. Ayrıca da, işte az önce de belirttim, hacker'ların, 'geek'lerin, yani hayatını bir tek şeye bağımlı geçiren insanların, mevcut halden hoşnut olduğunu söylemek mümkün mü? Hayır değiller.
Ama dünyayı kendi barışçıl devrimleriyle dönüştürmek istiyorlar.
Bu başlı başına bir yeniliktir insanlık tarihinde. Ayrıca çok da doğal. Çünkü bugünkü elektronik dünya bize yeni bir kavram armağan etti: iletişim. Bugünkü iletişim, telefon iletişiminden çok farklı. Çünkü telefon, belli bir zaman ve mekân içinde kullanılan aletlerdendi. Cep telefonu ise cebiniz neredeyse orada. Yani, iletmek, yani bir başkasıyla bağlantı kurmak, yani öteki birisiyle konuşmak iletişim. Bunun devrim gibi sosyolojik olarak iletişim yollarını tıkayan, kapatan bir yaklaşımla bir arada düşünülmesi mümkün mü?
Böyle bir dünyada, devrim ve haydi geleneksel siyaset diyeyim nereye kadar derseniz, çarşambaya kadar derim...