Olaylar patladı ve yeniden ölümler. Bu vahşeti hazırlayan nedir sorusunun yanıtını Zana'nın açıklamalarında ve üstüne yapılan yorumlarda aramak gerek.
Kurtuluş Tayiz, gelişmeleri post-Öcalan dönem (Öcalan sonrası dönemÖSD) diye nitelendirdi, Taraf'taki yazısında. Belli bir yere kadar doğru. Tümüyle haklı demeyişimin nedeni Öcalan konumundaki insanların bu derecede kapsamlı ve karmaşık sorunların çözümünde daima bir rol oynayabilmesi.
Ama büyük ölçüde geçerli Tayiz'in vurgusu. 1999'da yakalanmasından sonra, görüşmeler yapsa bile Öcalan sürekli tutuklu kaldı. Yeryüzü koşulları bu süre zarfında her gün değişti. Onun, bulunduğu yerden olayları daha fazla doğru şekilde yönlendirebileceğini sanmıyorum. Çünkü olayları yeterli ve gerçekçi ölçülerde algıladığı kanısında değilim.
Nitekim BDP-Öcalan çizgisi yeterince ön alamıyor. Dünyayı izleyemeyen bir "lider" nasıl biçimlendirecek olayları? O arada PKK ve Kuzey Irak'ta sayısız gelişme var. Pozisyonlar farklılaştı. Tüm bunlar gerçekleşirken Öcalan'ın olaylar üstünde, prestiji dışında, daha fazla etkili olması hayli güç.
***
Üstelik değiştiğini söylediğim
koşullar objektiftir. Öcalan'ı kişiliğini, kimliğini fersah fersah aşmaktadır.
Öcalan, ilk hamlesini
Soğuk Savaş şartlarında yapmış, hazırlık dönemini ve bilincini
1970'lerde tamamlamış bir kişi.
Sert, silahlı çatışmayı benimsemişti.
Marksizm-Leninizm üzerinden gelen bir bağımsızlık anlayışına sahipti. Aradan geçen sürede tutumunu değiştirdi, konumunu değişen şartlara göre
revize etti ama
radikal bir dönüşüm geçirmedi.
ÖSD diye yorum yapmamıza olanak veren
Leyla Zana ise, değerlendirmelerinde o silaha dayanan bağımsızlıkçı anlayışın sona erdiğini vurguluyor.
Bunu doğuran nedir derseniz (ki, bu aynı zamanda
ÖSD'yi başlatan gelişmedir) cevabım iki haftadır bu köşede yazdığım yazılarda öne sürdüğüm görüş olacaktır:
ordunun dönüşmesi ve Kemalizm sonrası dönemin (KSD) başlaması.
Önce ordu dönüştü, farklılaştı,
ordu-sivil ilişkileri yeni bir zemine oturdu,
militarizm, darbecilik, anti-demokrasi, apolitik politika anlamına gelen
Kemalizm bitti, ardından ÖSD geliyor.
Nitekim Zana, mülakatında orduda da, PKK'da da şahinler olduğunu, bunların bilindiğini söylüyor fakat iş, diyor, bunların saptanıp ortaya çıkarılması... Anlayanlar için yeteri kadar açık bir ifadedir bu ve Türkiye'ye de Kürtlere de önemli bir mesaj vermektedir. Bu açıklamalardan hemen sonra patlayan şu son vahim olay bir gösterge değil mi?
Zana'nın değerlendirmesini sadece
ÖSD'yi başlatan bir yorum saymak yanlış olur.
1908 (1980 değil, 1908) sonrası Türkiye tarihi de böylece yeni bir evreye geçiyor.
Dış düşman, iç düşman, şeriat, Kürt korkuları üstüne oturmuş
ordu-toplum arasındaki savaş böylece sona eriyor. Ama her şey bitmiyor. Tam tersine bu dönem çok daha radikal bazı eğilimlere gebedir.
***
Gene de umutlu olmak gerekir. Umut bir inanç olduğunda anlam taşımaz. Somutlaşmalıdır. O şart Türkiye'nin yapacağı yeni anayasadır. Çoğulcu, demokratik, dolayısıyla
Kürt halkının haklarını güvence altına alan, onları da Türkleri de devlet karşısında
sağlam bir vatandaşlık tanımıyla koruyan o anayasa hazırlandığında, devleti değil, anayasa yurttaşı koruduğunda Türkiye'de
hem post-militer hem post-Kemalist hem de post-Öcalan dönem yerli yerine oturacaktır.
Anayasa referandumundan bu yana Türkiye bu eşiktedir.