Bugünlerde 60'ıncı yılını idrak ettiğimiz 1960 askeri darbesinin ne olduğu konusunda benim zihnim berraktır. Darbe daha 1950'lerin başında hazırlandı. Genç subaylar başlangıçta birbirinden habersiz gruplar halinde toplandılar ve iktidara henüz gelmiş DP'yi nasıl alaşağı edeceklerini konuşmaya başladılar. Onları bu girişime iten bazıları açık bazıları henüz yeterince aydınlatılmamış nedenler vardı.
Açık nedenlerin başında DP'nin kitleleri ve köylülüğü devletle bir araya getirmeye çalışan girişimleri geliyordu. DP popülist ve farklı toplum katmanlarını çapraz kesen bir parti olarak bu işi gelenek üstünden yapacağını erken bir vakitte anlamıştı. Gelenek bu siyasal kadrolar için din demekti. Onlar da ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlayarak ilk adımı attılar. Buna gerek var mıydı, doğrusu tartışılması gereken bir husustur ama unutmayalım ki, CHP de bu konuda iktidar partisini destekledi.
İkincisi, DP Tek Parti döneminden kalan kurumları teker teker ortadan kaldırmaya başlamıştı. Halkevlerini kapattı, CHP'nin mallarını Hazine'ye devretti, zaten aksamakta olan Köy Enstitüleri'ni bütünüyle tarihe gömdü. Bütün bunlar kendilerini o kurumlarla özdeşleştirmiş askerleri elbette rahatsız ediyordu. Daha da ötesini DP denedi ve kendisini destekleyen genç bir bürokrat kuşağın iş başına gelmesiyle yaşlı Tek Parti bürokrasisini de devre dışı bıraktı. Böylece Cumhuriyet'in kurucusu olan ve ordu-bürokrasi-aydınlardan oluşan Tarihsel Blok dediğim üçlünün en önemli ayaklarından, dayanaklarından birisi dönüştürülmüştü. Kurumsal yapı bozulmuştu.
Öte yandan aydınlar kesinlikle başlangıçta DP'yi destekliyordu. Çünkü demokrasi olmasa bile özgürlük arıyorlardı. Fakat 1957 sonrasında DP'nin manasız anti-demokratik politikaları onları yeniden bu bloktaki eski yerlerine itti. Sonuç olarak Tarihsel Blok'un temsil ettiği Merkez, kaybettiği iktidarı Çevre'den geri almak için darbeyi gerçekleştirdi.
Fakat bu nedenlerin dışında bir neden daha var ki, o bu tartışmalarda sürekli olarak unutulur.
Genç subay kadrolar başlangıçta DP'den yana tavır almıştı. Bu şaşırtıcı durumun nedeni 1946 sonrasında Türkiye'nin Amerika'yla ve NATO'yla yakınlaşmasıydı. Bu subaylar Amerikan ordusunda ve diğer NATO ordularında eğitiliyor, Türkiye'deki askeriyenin ne kadar geri kalmış, yaşlı ve yorgun olduğunu görüyordu. Gene bu genç kadro yeni silahları kullanmayı öğreniyor, teknik bakımdan önceki çok yaşlı üst kademeyle mukayese edilemeyecek derecede teknik bilgiye sahip bulunuyordu. Haliyle, o kadroların değişmesini bekliyordu.
DP iş başına gelmeden önce bunu yapacağına dair bir izlenim uyandırmıştı. Bir ölçüde de gerçekleştirmişti. Ne var ki, kısa bir süre sonra yeterince yenilikçi ve atak davranmayıp, gene Abdülhamid döneminden beri devam eden bir taktikle, yaşlı üst kademeyle ilişki kurunca beklentisi boşa çıkan yüzbaşılar, binbaşılar, yarbaylar iktidara cephe aldı. CHP de onları destekleyince olmadık bir yol açıldı.
İktidar darbeyle devrildi. Bu hiçbir biçimde tevil edilecek bir yol değildir. Fakat o darbeyi bir yana bırakıp şu noktayı saptamak da zorunludur: DP, 1957 sonrasında CHP'nin getirdiği demokratikleşme taleplerini benimseyip farklı davranabilir miydi? Niye öyle yapmadı? Bu soru darbeyi meşrulaştırmaz ama yabana atılamaz ve Türk sağının daha sonraki niteliğini anlamak bakımından da hayatidir. Bana göre darbe gene olurdu ama Türk sağı 1960 sonrasında başka bir karakter kazanırdı.
Uzun lafın kısası, Türkiye'de siyaseti çığırından çıkaran 1960 darbesi hâlâ irdelenmeyi, aydınlatılmayı bekliyor.