Türkiye' de de dünyada da çok insan tanıdım ama cuma günü nasıl toprağa verdiğimize hâlâ şaştığım Hamit Belli ve eşi Leyla Belli gibilerini ne gördüm ne tanıdım.
Türkiye burjuvası hâlâ çok nadir bir ülkedir. Bizim burjuvazimiz ne sanata, kültüre para yatırmak ister ne devrimcidir. Arada üç beş tane "vizyoner" çıkar, öncülük eder, bir şeyler yapar, diğerleri de onun "rant"ını yer. Hâlâ taşralıdır burjuvalar ve hâlâ öncelikleri başka şeylere dönüktür. Hamit Bey'in de Leyla Hanım'ın da farkı, dünyayı sanatın ve kültürün içinden görmelerindeydi. İkisi de benden aşağı yukarı 30 yaş büyüktürler ama dünyaya dönük ilgisi, iştahı, merakı, ne yalan söyleyeyim, pek öyle kimseyle kıyaslanamayacak beni ceplerinden çıkarırlardı. İkisi de caz dinler, Londra, Paris, New York'ta çağdaş sanat galerilerini, müzeleri sergileri gezer, aynı şeyleri Türkiye'de yapmakla kalmaz onların yapılması için ikisi iki koldan durmadan yılmadan çalışırlardı.
Hamit Bey 1970'li yıllarda, Akbank Sanat'ı, Çocuk Tiyatrosu'nu kurmuş, şehirlerdeki Akbank şubelerinde resim sergileri açılmasına öncülük etmiş, bir koleksiyon oluşturulmasında başı çekmişti. Şimdi, düzenlediği festivaller olmasa İstanbul'un İstanbul olmaktan çıkacağını düşündüğümüz İKSV'nin kurucularından birisiydi. O bünyede caz festivali düzenlenmeyeceği ortaya çıkınca gidip Akbank Caz Festivali'ni kurmuştu. Şimdi ikisi de yan yana devam ediyor. Tiyatro ise Hamit Bey'in ilk göz ağrısıydı. Hayatı boyunca ondan kopmadı. Aynı Hamit Bey Akbank'ta 50 yıl çalışmıştı. Çok uzun bir süre genel müdürlük, yönetim kurulu üyeliği yapmıştı. O derecede parlak, başarılı bir profesyoneldi. Gücü sanatın ve kültürün dünyasında biçimlenmesinden geliyordu. Bunda ailesinin, Galatasaray Lisesi'nin payı olmak gerekir.
Bunları bugün düşünmek, tasarlamak, gerçekleştirmek kolay. 1970'lerde bu muhayyileye sahip olmak aklın alacağı şey değil. Üstelik kendi yaptığını zaman geçince yenilemek ihtiyacını duyması, Akbank Sanat'a beş yıl önce yeni bir yapı kazandırmak arzusunu gütmesi, o bünyede yerleşik, klasik tiyatronun dışına çıkan yepyeni bir anlayışla oyun sahneleyen Yeni Kuşak Tiyatroyu hepimizden çok isteyip zorlaması da bana göre ancak yeryüzüne çok özel yeteneklerle, cesaretlerle, öngörülerle donanmış olarak gelenlerin yapabileceği türden işlerdir.
Belki böyle şeyler yazmak, söylemek doğru olmaz. Ama bildiğim kadarıyla Hamit Bey'in profesyonel hayatında onca başarısına karşın hiç parası olmadı. Nedeni basit, o parayı, çok mütevazı bir hayat yaşayarak, dünyanın büyük kentlerinde sanat, kültür etkinliklerini izlemekte, iyi yemekler yemekte harcadı. Lüksü buydu. Her zaman kullandığım bir benzetmeyle söyleyeyim, kapıcılar gibi elindeki parayı kuruş kuruş yığıp daire üstüne daire almak aklından geçmedi. Güzel evinde düzenlediği bir yemekte yaptığı gibi 40 yıllık bir şişe Armagnac'ı ortaya getirmek, onun zevkini, neşesini, heyecanını yaşamak çok daha önemliydi onun için. Asla deniz kıyılarını, kırları falan sevememesi, hep şehrin içinde, kalbinde yaşamak istemesi bu niteliğinin düpedüz bir uzantısıydı: kentsoylu olmak. Gerçekten. Her şeyiyle.
Son görüştüğümüzde bana Avignon ve Edinburgh tiyatro festivallerine gitmekten bahsediyordu. İssey Miyake'yi yaşayan en büyük sanatçılardan birisi olarak gördüğünü söylüyordu. Yönetmen Mehmet Ergen, cenazede bana, kendisini zaman zaman çağırıp dünyanın birçok yerinde gösterilen oyunlar hakkında bilgi aldığını söyledi.
Müthişti onunla çalışmak. Her zaman esprili, her zaman şıktı. Daima yakışıklı olmuştu.
Bir esprisini anmadan geçmem. Bir sunuş için davet ettiğimiz bir hanım önce Hamit Bey'e teşekkür edip "Siz beni tanımazsınız ama hayatımı değiştirdiniz" deyince, Hamit Bey büyük bir bilgelikle ama ona çok yakışan görüp geçirmiş bilgece ama ironiyi elden bırakmayan gülüşüyle "Hep öyle söylüyorlar da bakalım nasıl..." dedi. Onca yıldan sonra Türkiye'nin bir insanın kadrini ne kadar bilip bilmediğini öğrenmiş olmalıydı. Ölüm haberini verdiğimde ben "Vizyonerdi" dedim ama çok daha güzelini Raffi Portakal söyledi, "Senyördü" dedi. Doğrudur. Senyör vizyoner Hamit Bey hiç yaşlanmadan çekti gitti bu dünyadan.
Bazı insanlar niçin ölür Allahım?