Hükümetin başlattığı Kürt özlü demokrasi açılımı şiddetli bir tartışmayı beraberinde getirdi ama bunda şaşacak, beklenmedik bir şey yoktu. MHP'nin veya MHP'lileşen CHP'nin böyle bir açılıma akıl-mantık ekseninde bakıp destek vermesi veya yapıcı bir katkıda bulunması beklenemezdi. Olaylar da umulduğu gibi gelişti.
Ne var ki, bu saptama içinde yaşadığımız toplumsal ruh halinin olumlu görülmesini gerektirmiyor. Kendi varlık nedenlerini doğrular mahiyette her iki muhalefet partisinin de getirilen her öneriye karşı çıkmasını ve bunun toplumsal planda yaratabileceği en büyük gerilimi doğurması için var gücüyle çalışmasını doğal bir politika olarak görmek yanlıştır. Bu modelde politik olanın özünde barınması gereken "olumluluk" yoktur. Daha önce yazdığım gibi bu, yanlış (yolda) politikadır ("politics in the wrong way"- terim Rawls'undur) ve hızla nötralize edilmelidir.
Bu politikalarla Türkiye'de açık bir Kürt- Türk çatışmasının doğması isteniyor. Milliyetçi- militarist eksenin şimdilik tek oyun planı bu.
Şu vahim iddia
Gerçekten de şu sıralar gerek televizyonlarda gerekse internet sitelerinde sürdürülen çok dikkatle işlenen, geliştirilen bir hamle var. Kim ve ne olduğu meçhul sayılmayacak birtakım çevreler Kürt-Türk ayrışmasını ve çatışmasını körükler mahiyette bir propaganda yapıyor ve Kurtuluş Savaşı'nda hangi ilin kaç şehit verdiğini rakamlarla gösteriyorlar.
Bu propagandaya göre Güneydoğu Anadolu illerinden sadece üç ilde "anlamlı" düzeyde şehit çıkmıştır, diğer iller Kurtuluş Savaşında "kan akıtmamış" tır. Buna mukabil aynı yayında farklı Anadolu kentlerinin şehit sayısı da yayınlanarak ayrımcılık büsbütün kışkırtılmaktadır.
Herhalde "binlerce yıllık Kürt-Türk kardeşliği" söylemi bu ihtarla sona erdirilmek istenmektedir. Hatta sona erdirilmiştir de, bazı çevrelerin nezdinde, indinde. Üstelik bazı emekli generaller de bu propagandayı kurdukları bir partiyi kendilerine araç edinerek yaymaktadır. Bundan daha ala bir bölücülüğün nasıl olabileceğini kendisine sormayan bir tek sağduyulu, solduyulu, muhakeme sahibi insan bulunabilir mi?
Şimdi gelelim şu sorunun yanıtına: bu propaganda sonuç verir mi, MHP-CHP ve bölücülük ekseni bu yönelimden çıkar sağlayabilir mi?
Ayıplı politikanın sahibi
Bu öncelikle bir psikolojik meseledir. Kuşkusuz az veya çok bu sese kulak verenler çıkacaktır. Ne var ki, eğer bu hamleyle vakti zamanında mesela Cumhuriyet mitinglerine katılmış ve manipüle edilmek istenen kitle türünden bir çevrenin katkısı bekleniyorsa bu tepeden tırnağa yanlış bir kurgudur. O kitle orta sınıf, orta ve üstü eğitimde, şehirli, modernleşmenin imkânlarını kullanan bir çevredir. AK Parti türünden siyasetlere kapalı ve uzak olabilir ama dogmatik değildir. Hele böyle bir konuda bu derecede anlamsız bir çıkışa hiç taraf olacak bir grup özelliği taşımamaktadır.
İkincisi bu propagandanın daha alt sınıflar üstünde etkili olacağı varsayılıyorsa o da yanlıştır. Nedenini psikolojik bir realitede aramak gerekir. Bugün hükümet yetersiz de olsa, eksik güdük de götürse, son tahlilde çok önemli bir adım atıyor ve Cumhuriyet tarihinin, hatta Osmanlı'dan devam eden en önemli sorunlarından birisini çözmek maksadı taşıdığını içeride dışarıda ilan ediyor. Bunu barış gibi, "dökülen kanın durdurulması" gibi, "anaların acısını dindirmek" gibi kavramlarla toplumsallaştırıyor, hatta zihinselleştiriyor. Böylesi bir yaklaşıma karşılık bölücülük çığırtkanlığı yapanların herhangi bir şansı olabilir mi? Kim, barışa karşılık savaş taraflısı olabilir?
Bu sese kulak verecek tek kesim Türkiye'deki lumpen kitlelerdir. Bunlar siyasallaştırılamamış ve toplumsallaştırılamamış olan kesimdir. Siyaset pratiği bakımından da tehlikelidir bu kesim. Şimdi o kitlenin yeni partiler ve böylesi bir "ayıplı" siyasetle manipüle edilmesine çalışılıyor. O kesimin üreteceği tek politika ise şiddettir.
Ergenekon türü milliyetçi-militarist çıkışların akamete uğramasıyla birlikte yeni arayışın belkemiğini artık neyin oluşturacağını görebiliyoruz. O zaman yapılması gereken hükümetin ve sivil odakların hızla bu gerçeği göz önüne sermesi, bunun üstüne gitmesi ve meselenin bir bölünme arayışı olmadığını anlatmasıdır.
Kürtler bu planın dışında değildir.