Bir önceki akşam Fransız Sarayı'nda Fransız devletinin en prestijli nişanını Büyükelçi Laurent Bili'den alan Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile dün sabah Karaköy'de Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nda sabah kahvesine buluştuk. Seçtiğimiz yerin bir sebebi vardı kuşkusuz. Bu yıl ikincisi düzenlenen Tasarım Bienali'nin ana mekanına ev sahipliği yapıyor bu güzel tarihi bina.
Tasarım Bienali'ne geçmeden önce daha önce Oya Eczacıbaşı'nın da aldığı Chevalier dans I'Ordre National de la Legion d'Honneur nişanından söz etmek istiyorum. Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilere ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olarak kültürel hayata yaptığı katkıları nedeniyle Bülent Eczacıbaşı'na da verilen bu nişan, bugüne kadar yani 200 yılda dünyanın dört bir yanında Fransa Devleti tarafından seçilen 3 bin kişinin olmuş. Akşam Fransız Sarayı'nın davetinde daha önce bu ödüle layık görülenlerin yakalarını minik kırmızı hatırlatma rozetleri süslüyordu.
Tasarım Bienali'ne dönecek olursam, hakikaten fırsat yaratın. Sadece bienale de değil, İstanbul'da Çağdaş Sanat Fuarı'nın da kapılarını açtığı bugünlerde, Galerist'te Semiha Berksoy ve İstanbul74'te Kezban Arca Batıbeki gibi önemli sanatçıların birbirinden ilginç paralel sergilerine de fırsat yaratın. Sanat dolu bir haftaya girdik. Umarım İstanbul bu güzel sergiler, fuarlar sayesinde iç açıcı haberle dünya basının da ilgisini çeker ve biz de yılı çok daha güzel kapatırız.
Tasarım Bienali'nde bu yıl beni birbirinden konforlu mantar koltukların yer aldığı ilk katta kuş sesleri karşıladı. Eczacıbaşı ile kahvemizi içerken etrafımızı dolduran çocuklardan gördüm ki bu yıl okullar müthiş istekli bir şekilde bienalin yolunu tutmuş. Açılalı henüz 10 gün oldu belki ama bize son gelişmeleri aktaran İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova'dan öğrendik ki Rum Okulu'na ve Antrepo'daki sergiye gelenlerin sayısı 30 bini bulmuş durumda. Kuşkusuz sayının bu kadar fazla olmasının sebebi bu yıl bienalin ücretsiz olması. Vitra, Arçelik, Doğuş ve Bilgili, Enka Vakfı, bu yıl 4 milyon liraya mal olan bienalin tüm masraflarını üstlenmiş durumda. Eczacıbaşı kamunun desteğini de es geçmiyor. Bu yıl kamudan da önemli bir destek geldiğinin altını çiziyor.
Bu kadar çaba boşa da gitmiyor. Belki İstanbul ve Türkiye bugün tasarım ile ön plana çıkmıyor henüz ama Tasarım Bienali şimdiden dünya çapında hatırı sayılır bienaller arasına girmiş durumda. Her gün dünya basınının önemli bir temsilcisinden pozitif bir eleştiri yazısının çıktığını İKSV Medya İlişkileri Direktörü Ayşe Bulutgil'den öğreniyorum.
En son New York Times'ın tasarım eleştirmeni Alice Rawsthorn'un geçtiğimiz günlerde başlayan 24'üncü Ljubljana Tasarım Bienali'nin kataloğundaki yazısında, dünyada gittikçe artan ticari tasarım etkinlikleri, bienalleri ve trienallerine kıyasla İstanbul Tasarım Bienali'nin Güney Kore'de yapılan bienalle birlikte "kültürel içerikleri ve cesur katkılarıyla öne çıkan" iki bienal arasında saymasının bence altı çizilmeli.
Diyeceğim o ki 14 Aralık'a kadar fırsat yaratın, çocuklarınızın elinden tutun ve İstanbul Bienali'nin yolunu tutun. İlk katta ziyaretçilerin diktiği sebzelerin sergilendiği duvarı görün ve hikâyesini dinleyin. Yorulunca dünyanın en rahat kütüphane alanına geçin ve rahat koltuklarda kitapları karıştırın, iki insan arasındaki aşkın bakışlardan yazılıma ve sonra da objelere dönüşmüş halini görün. Sessizlik istiyorsanız, kırmızı ışıklı odaya girin ve su sesiyle dinlenin. Bu yıl bienal özellikle çocukları çok içine almış. Lütfen kayıtsız kalmayın.