27 Mayıs darbesinden sonra, Menderes de, Hitler örneği verilerek eleştirilmişti. Menderes, seçimle gelmesine rağmen, dikta rejimi kurmakla suçlanıyordu. Oysa, arada o kadar büyük fark var ki!
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, 1933'te % 37 oy aldı. Cumhurbaşkanı Hindenburg, Hitler'i, Şansölye (Başbakan) olarak atadı. Ama Hitler ülkeyi yeniden bir genel seçime götürdü. Seçimden hemen önce, Alman Parlamentosu Reichstag'ta yangın çıktı. Bu yangını polis örgütü Gestapo'nun çıkardığı tahmin ediliyor. Ertesi gün Hitler, Hindenburg'a anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalattı; kendi partisiyle Alman Ulusal Halk Partisi dışındaki bütün partilerin seçim çalışmaları durduruldu. Komünist parlamenterler de gözaltına alındı. 5 Mart 1933 seçimlerinde Nasyonal Sosyalist Parti'nin oyları % 44'e çıktı. Seçimler yapılır yapılmaz, bir "Yetki Kanunu"yla Reichstag'ın bütün yetkileri 4 yıl süreyle hükümete devredildi. Yetki Kanunu'na ilişkin oylamanın yapılacağı gün, parlamento, SA tarafından kuşatıldı, bazı parlamenterler içeriye alınmadı. 3'üncü Reich bu şartlarda ilan edildi. O tarihten sonra artık gerçek seçimler düzenlenmedi ve parlamento üyelerini Nasyonal Sosyalist Parti seçti.
Sadece 1933'teki ilk seçim dürüsttü. Ondan sonrakinde rakip partiler serbest yarıştan yararlandırılmadı. Zaten, Hitler de, hemen parlamento darbesi yapıp, Yetki Kanunu çıkarttı ve Almanya'nın tek hâkimi, Führer'i oldu. Demokratik seçimlerle işbaşına gelen ve oyunu arttırarak iktidarını sürdüren bir kişiye Hitler yakıştırması hiç uymuyor.