Kürt kökenli vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun, referandumda "Evet" demek eğilimde olduğunu biliyoruz. Bunun bir çok sebebi var.
Anayasa Mahkemesi'nin yeni bir yapıya kavuşturulması sonucunda statükocu zihniyet değişirse, reformların önü açılabilir. Ayrıca mahkeme, parti kapatma davalarında daha özgürlükçü bir yaklaşım sergileyebilir.
Siyasi partiler kapatılınca, buna sebeb olan milletvekillerinin üyeliği de düşüyordu. Son örneğini, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'ta gördüğümüz gibi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, benim müracaatım üzerine, "Seçme ve seçilme hürriyetine orantısız bir müdahalenin söz konusu olduğunu" belirtmişti. Bir başka ifadeyle, sadece milletvekilliği düşen kişi değil, ona oy veren onbinlerce seçmen de mağdur ediliyordu. Anayasa'nın 84. maddesinden, milletvekilliğinin kaybıyla ilgili bölüm çıkarıldı.
En önemlisi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değişmesi. Dikkat ederseniz, HSYK, Ergenekon davalarını etkilemeye çalışıyor. Peki Ergenekon, Kürtler için neden önemli? Ergenekon davası kapsamında yargılanan 3 JİTEM'ci isim verelim: Veli Küçük, Levent Ersöz ve Arif Doğan. Bu kişilerin tutuklanması, faili meçhul cinayetlerden hesap sorulduğu kanaatinin toplumda yerleşmesine yol açtı; bölgede heyecan yarattı. Veli Küçük'ün ekibinden Cemal Temizöz de Diyarbakır Ağır Ceza'da yargılanıyor. HSYK, Diyarbakır mahkemesinden de rahatsız.
Tabii bir de 12 Eylül'cülerden hesap sorulması meselesi var. Geçici 15. madde kaldırılıyor. Zaman aşımı dolayısıyla fiilen sorumluları yargılayamasanız dahi, davalar açılır; her bir şikâyet, çekilen çilelerin belgesi olarak arşivlerde yer alır. Milletin buna onay vermesi önemli değil mi?