Soğuk ve karlı bir gecede, bir işadamıyla sekreteri yollarını kaybeder. Arabadan inerek, uzun bir yürüyüş sonunda terk edilmiş bir kulübe bulurlar. Kulübede bir yatak, uyku tulumu ve bir sürü battaniye vardır. Centilmen işadamı, yatağı sekreterine verir ve kendisi de uyku tulumuna girer. Tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar: "Efendim ben çok üşüyorum." Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerini örter; tekrar uyku tulumuna girer.
Tam uyumak üzereyken, gene sekreterinin sesini duyar: "Ben hâlâ çok üşüyorum."
Aynı işlem birkaç defa tekrarlanır. Adam her seferinde uyku tulumundan çıkarak kızın üzerine battaniye örter ama sekreterin üşümesi sona ermez. Tam uykuya dalacağı sırada, gene "Çok üşüyorum" sözünü duyan patron yattığı yerden seslenir: "Burası ıssız. Nasıl olsa kimse görmez duymaz. Evliymişiz gibi davranabiliriz." Genç kadın kıkırdar; teklif hoşuna gitmiştir.
Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır: "Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al."