Önceki gün gıdada 'global kaos' tartışmalarının (The Economist'in son kapağının da etkisiyle ) sosyal medyada hararetlendiği saatlerde, Kolombiya'nın First Lady'si Maria Juliana Ruiz ile çok özel bir kahvaltıdaydım.
Sadece SABAH'ın bulunduğu bu kahvaltıyı özel kılan ise katılımcıları kadar hazırlayanlarıydı.
Zira yiyecekler, 'balık vermek yerine, balık tutmayı öğretmek' anlayışıyla meslek edindirilmiş aşçılar tarafından hazırlanmıştı.
En baştan anlatalım...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuğu olarak 2 gündür İstanbul'da bulunan Kolombiya Cumhurbaşkanı Ivan Duque'nin eşi Maria Juliana Ruiz'in en büyük tutkusu beslenme ve çocuk sağlığı. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ile ülkesinde çok yoğun çalışmalar yürütüyor. İşte bu ilgi Ruiz'i, WFP Türkiye'nin 15 ilde hayata geçirdiği, Sosyoekonomik Sürdürülebilirlik ve Güçlendirme Programı'nda (SES) yetişen aşçılarla İstanbul'da buluşturdu.
WFP Türkiye'nin Milli Eğitim Bakanlığı ve İŞKUR ile ortaklaşa yürüttüğü SES programı kapsamında aralarında aşçı çırağı, bilişim, kat hizmetleri, CNC operatörü, pizza şefliği gibi 10'dan fazla alanda mesleki eğitim veriliyor.
3 yılda 5 bin kişiye ulaşılması hedeflenen programda katılımcılar mesleki ve teknik eğitimlerin ardından Türkiye'nin önde gelen firmalarında uygulamalı eğitim fırsatı yakalıyor. Ruiz ile beni de Nişantaşı'nda buluşturan, SES programından mezun olmuş biri Suriyeli, 2 aşçının çalıştığı bir restoran oldu.
Yanındakiler bir sonraki programı hatırlattıklarında, "Hayır burada biraz daha kalmak istiyorum" diyerek konuya olan ilgisini ortaya koyan Ruiz'in bir ara özellikle Suriyeli yeni mezun aşçının meslek edinerek hayatının nasıl değiştiğini anlattığı sırada gözlerinin dolduğunu fark ettim.
Her halinden açlıkla mücadele, çocuk sağlığı ve mülteciler konusunda oldukça duyarlı olduğu belli olan Ruiz, "Hayatta en büyük imtiyaz, paylaşmaktır. Başkalarına yardım etmek bir diğer büyük imtiyazdır. Her iki ülke de kollarımızı açmış misafirlerimizi ağırlıyoruz" sözleriyle Türkiye'nin ve Kolombiya'nın en çok mülteci ağırlayan iki ülke konumunda bulunduğuna işaret etti.
Ve bir First Lady ile de kahvaltı böyle geçti.
***
İNEKTEN FİNANSAL ÜRÜN OLUR MU?
Pandeminin başında dilimizden düşmeyen 'yeni normal', maske ve mesafeye işaret ederken, şimdilerde yüksek enflasyon dünyanın yeni normali oldu gibi. Geçmişte eksi enflasyonun da konuşulduğu Almanya, İngiltere ya da Japonya gibi ülkelerde bile rekor enflasyon oranlarından söz edilirken, Zimbabve ile ilgili oldukça ilginç bir habere rastladım geçenlerde.
Enflasyonun çok yüksek seyretmesi nedeniyle ülkede bazı inovatif finansal ürünler geliştirilmiş.
Örneğin bir hayat sigortası şirketi müşterilerinin yatırdığı parayı korumak için bir çiftlik kurmuş. Evet yanlış okumadınız, sigorta şirketi yatırılan prim karşılığında müşterisinin adına inek satın alıp, çiftlikte besliyor. Müşteri sistemden çıkmak isterse, ineği satılıyor ve ödemesi yapılıyor. Bu arada inek doğurursa o da ekstra prim olarak ödeniyormuş(!)
Şirketin şimdilik 70 bin müşterisi varmış. Müşterilerin şimdiye kadar herhangi bir şikayeti olmasa da haber, aklıma biraz bizim 'Çiftlikbank' hikâyesini getirmedi değil!