Yıllardır kangren haline gelen başıboş köpek sorununu çözmeyi amaçlayan yasa tasarısının Meclis komisyonundaki tarihi görüşmeleri başladı.
Bu görüşmeleri tarihi yapan, komisyonda konuşan uzmanlar, sorunların çözümü için öneriler getiren milletvekilleri değildi. Bu görüşmeleri tarihi yapan maalesef şuydu: "Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, 'milletvekili' unvanına sahip isimler, evladını kaybetmiş bir anneye saldırdı."
Hepimizin sinirden dudaklarını kemirerek izlediği bu görüntü, Antalya'da kedilere yuva yaptığı sırada köpeklerin saldırısı sonucu kaçarken kamyon altında kalarak ölen Mahra Melin Pınar'ın annesine saldırılmasıydı.
Normal şartlarda hangi siyasi partiden olursa olsun milletvekillerinin saygı ve anlayışla karşılanması gereken acılı bir kadın TBMM'de milletvekilleri tarafından sözlü saldırıya uğradı.
Dün Meclis'te başka hiçbir olay yaşanmasıydı bile o manzara tek başına TBMM'nin halkımız nezdindeki saygın imajına leke düşürmeye yetti. Ancak "milletvekilleri" bununla yetinmedi.
Muhalefet vekillerinin hedefindeki ikinci kişi, Ankara'da köpek saldırısı sonucu 15 ameliyata giren ve tedavisi yıllarca devam edecek olan Tunahan Yılmaz'ın babasıydı. Baba Halil Yılmaz'ın, "Ben oğlum ölsün de acıları sona ersin diye dua ettim" diyerek tepki gösterdiği görüntüleri içimiz kanayarak izledik.
Konunun ne olduğundan bağımsız olarak kendisine siyasetçi diyen insanlar, evlatları ölen ya da ağır yaralanan anne babalara saldırdı. Asgari nezaketten uzak, dinlemeyi bilmeyen, acılı insanlara saldıran insanlar milletvekili unvanına sahip. Bu üzerinde düşünmemizi, hatta dertlenmemizi gerektiren vahim bir durum.
Dün acılı ailelere saldıran milletvekilleri, insanların acılarıyla dalga geçen, köpekler insanlara saldırdığında "Oh olmuş aç bırakmasaydınız" diyecek kadar gözü dönen sözde hayvanseverler söz konusu olduğunda onları el üstünde tuttu. Bu "hayvanseverler" arasında hastalıklı köpekleri kaçırarak toplum sağlığını hiçe sayanlar da vardı.
Pek çok ayrışmayı tevil edebiliriz; dünyaya bakışımız, inançlarımız, hayattan beklentimiz gibi çokça değişken bizi siyaseten farklı noktalara savurabilir. Ancak bir çocuğun köpekler tarafından parçalanmasını, köpekten kaçarken kamyon altında kalarak ölmesini, kuduz nedeniyle hayatını kaybetmesini farklı yorumlayamayız. Eğer insan etinden haz duyan yamyam değilsek ya da tarih boyunca adı lanetlenmiş vahşilerden biri değilsek burada birleşmemiz, çocuklardan yana tavır almamız gerekir.
Maalesef 17 Temmuz'da Meclis komisyonunda yapılan görüşmelerde bu olmadı. Sokaklardaki başıboş köpeklerin yol açtığı sorunları çözebiliriz. Terörü çözebiliriz. Ülkemize göz diken düşmanlara hadlerini bildirebiliriz. Ancak çocukların köpekler tarafından parçalanmasında bile vicdanlarını çalıştıramayan insanların ülkemizde siyasetçi olduğunu, hatta "milletvekili" olduğu sorununu nasıl çözebiliriz?
Bu sorun uykularımızı kaçıracak kadar ciddi bir sorundur.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Hilal Kaplan | Milletin Meclisi'ne gölge düşürdüler