Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Gezi, CHP ve DHKP-C

Gezi sırasında polise kaldırım taşı atmayı meşrulaştırmakla başlayan yol, savcı rehin alıp infaz etmeye çıktı. İki çocuk babası bir aile babası, Siirtli bir zabıt katibinin oğlu, harçlığını terzilik yaparak çıkarırken hukuk okumuş bir Anadolu evlâdı, basına son sözleri "Devletin suçlu korumak gibi bir görevi olamaz. Berkin Elvan'ın faillerini bulmak istiyoruz" olan ve gerçekten davadaki en hızlı aşamayı kat eden cumhurun savcısı hunharca katledildi.
Haziran 2013'ten beri, bugün geldiğimiz noktayı, ilmek ilmek, elbirliğiyle ördüler. Gezi'den itibaren DHKP-C gibi örgütlerle halk kitleleri yan yana getirildi, onların flamaları altında yüründü, Berkin Elvan'ın cenazesinde eli silahlı yüzü maskeli DHKP-C'lilerin oluşturduğu kortej gövde gösterisi yaparken seyirci kalındı ve hatta maalesef alkış tutuldu, onların yönlendirdiği 'Katil devlet' sloganlarıyla devletin her kademesi nefret objesine dönüştürülerek 'katli vacip' algısı yaratıldı.
Nitekim Gezi'den bu yana aktif olan pek çok hesap, adliyedeki teröre eylem, teröriste devrimci diyen mesajlar yayınladı. Gezici gazeteciler ve sanatçılar, gidişatından memnun olunmayan her davada savcıların kafasına silah dayamanın meşru çözüm olduğunu ima edercesine, teröristleri 'adalet arayan genç' diye lanse etti.
Anamuhalefet partisi ise, ne yazık ki bu terör örgütünün siyaset sahnesine çıkıp popülerleşmesinde başat rol oynadı. Anamuhalefet lideri Gezi'nin "tüm" gençlerini alınlarından öptüğünü beyan ederek Gezi'deki şiddet eylemlerini de sahiplendi. DHKP-C'nin geçtiğimiz sene şehit ettiği polis memurunun ardından CHP'li malum vekil Abdullah Cömert'in intikamının alındığını sosyal medyada yazabildi. CHP'nin 'yeni yüzü' olan vekilleri ekran ekran dolaşıp Gezi şiddetine methiyeler düzdü ve şiddete bahaneler buldu. DHKP-C'nin Berkin Elvan'ın intikamı için, Burakcan Karamanoğlu'nu öldürmüş olması bile bu şiddete övgü dalgasını bastıramadı. Daha geçen hafta CHP milletvekili Veli Ağbaba, DHKP-C ile ilişkisi malum olan Grup Yorum'u TBMM çatısı altında ağırladı ve onlara sahip çıktı.
İki yıldır siyaset yerine aktivizm yapan, sandık yerine sokağa, muhalefet etmek yerine 'direnmeye' çağıran, meclis yerine barikatları gösteren CHP'nin teröre mesafe almayan ve hatta yer yer sahip çıkan tavrı düşündürücüdür.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, aradan üç gün geçmesine rağmen, 'terör' ve 'terörist' kelimesini kullanmaktan hâlen çekinmektedir. Bu sebeple, CHP, Cumhuriyet Savcısı'nın cenazesinde temsil bile edilememiştir.
Ayrıca teröristlerin oluşturulmasını istediği müzakere heyetinde neden CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun olmasında ısrar ettikleri de üzerine düşünmeye değerdir. Bir CHP milletvekilinin teröristlerin gözünde bu 'değeri' neden ve nasıl kazandığı sorgulanmalıdır.
Savcının şehit edildiği akşam CNNTÜRK'e çıkan CHP milletvekili Aykut Erdoğdu ve Özgür Özel'in, savcıyı şehit eden DHKP-C'liler için ya 'eylemci' ifadesini kullanması ya da 'terörist diye ifade edilen' şeklinde konuşması, ikisinin de bir kez bile teröristleri kınamadan 'kaybedilen üç can'dan devletin sorumlu olduğunu söylemesi dikkat çekicidir.
Görebildiğim, sadece CHP'li Muharrem İnce, 'ama'sız terörü kınayan bir mesaj yayınlamıştır. O'nun da hakkını teslim etmiş olalım.
Maalesef CHP'liler, 'devleti kuran parti' olmakla övünmekten 'devleti yıkmayı amaç edinen' bir örgütün yan kolu olmaya doğru gidiyor.
CHP'ye uzak olan bir yazar olsam da, bu tabloyu ülkem adına çok vahim buluyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA